itiraf ediyorum sözlük. kadınların ağlamasına dayanamıyorum.
geçen gün okuldan çıkmış, eve doğru yürüyordum. yolda hiç kimsenin yüzüne bakarak yürümediğim için genellikle hep düşüncelere dalmış halde ilerliyordum eve doğru. birde birinin hıçkırarak ağladığını fark ettim. başımı kaldırıp baktığımda, önümde yürüyen genç bir kız ağladığını fark ettim. nedeni her neyse, belli ki çok üzülmüştü. o an yanında geçerken sadece teselli edip üzülmeyin demek isterdim ama yapamadım ve yanından uzaklaştım.
biliyor musun sözlük, hayatım boyunca bir kadınların ağlamasını görmek kadar canımı yakan hiçbir olay olmadı. çünkü annemin ilk defa ağladığını gördükten sonra bilinçaltıma işlemişti bu duygu. annem olan mükemmel kadının ağladığını ilk defa gördüğüm an hiçbir şey yapamamıştım. belki de bu yüzden kadınların ağlamasını istemiyordum kim bilir.
ne kadar canı yanmış, ve ne kadar ağlamış olsa bile bize hiç belli ettirmemişti. bir gün okuldan eve geldiğim zaman, onu başı önünde görmüş ve yanına gitmiştim. hiçbir şey olmamış gibi toparlanırken hissetmiştim canının yandığını. belli ki bir şeye üzülmüştü ve bu yüzden gözleri kızarmıştı. neyin var anne neden üzülüyorsun dememle beraber bir şeyim yok oğlum git yemeğini ye demiş, ama ben yanından ayrılmamıştım. en sonunda artık artık tutamamıştı kendini.
göz pınarlarından yaşlar kalmayana dek bana sarılarak ağlamıştı. 11 yaşında bir çocuk aklıyla boynuna sarılıp, yanaklarını öpüp teselli etmeye çalışmıştım ama başaramamıştım. çünkü öyle çaresiz, öyle savunmasızdı ki. belki de o masmavi gözlerinin içinde umutsuzluk ve acı barındıran bakışların yere düşmesiydi beni her geçen gün öldüren.