çalıştığım köyde cuma günleri köyün içindeki camiye giderken bunlardan görüyorum. analarının peşinden sırayla takip ediyorlar. sapsarı ufacık askerler...
geçen hafta bir tanesini yakalayıp seveyim dedim, anaları izin vermedi. saldırıya geçti, anlayışla karşıladım geçtim gittim.
bu hafta cumadan çıkarken yanımda öğrencilerim vardı. bir tanesine "şunlardan birini yakala da seveyim." dedim. zira ben yakalayamıyorum. boyu o kadar küçük olup da bu kadar hızlı koşan bir şey var mıdır bilmem.
çocuk bir tanesini yakalayıp getirdi. civciv nasıl viyaklıyor! sanırsın dile gelip "ana beni kurtar." diyecek. anası da bir yandan çırpınıyor.
bir canlı o kadar mı tatlı olur yahu? seve seve öldürücem hayvanı neredeyse. o küçücük kafasını parmağımla okşayasım geldi, ellemedim hiç.
sonra çocuğa "biraz uzağa bırak bakayım ne yapacak." dedim, çocuk civcivi anasının uzağına bırakıverdi.
civciv sanki kurulu gerilmiş oyuncak gibi daha ayakları yerle temas eder etmez anasına koştu.
o an bi acıma geldi lan bana. civcive öyle bir acıdım ki içim parçalandı yeminle. o kadar seviyor demek ki anasını. bağıra bağıra anasına koştu, sanki bizi şikayet eder gibi.