neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    4.
  1. Önüne gelen iddia ede dursun Türkiye'yi çok iyi tanıdığını. Kolay değil Türkiye'yi çok iyi tanımak.
    Örneğin bendeniz hiç tahmin bile etmemiştim, siyasi liderlerin ağız dalaşlarında seviyenin bu kadar düşeceğini.
    Bir yazı emekçisinin, 60 yıldan bu yana yaşadığı anlamsız çilelerle doldurulmuş bir ömürlük albümü; yine bir yürek yorulmasının dudak kıvrıntılarını mı koymalıydı son sayfalarına?
    * * *
    Yerli siyasetçilerin yarattığı manzara, hiç mi hiç uyuşmuyor 21. yüzyılın açmakta olduğu yeni pencerelerle.
    Ve Türkiye'de en büyük getiri ve itibar; politikayla, resmi bir makam sahibi olmakta. Kendi alanında evrensel bir kalite sahibi olmakta değil.
    Yorucu olan da bu.
    * * *
    Neyi bir türlü anlatamadık şu Türkiye'de?
    "Para"nın, eşit "donmuş bir enerji" olduğunu...
    Bir de, "meslek" kavramının ne olduğunu...
    * * *
    "Meslek", insan enerjisinin belirli bir donanım sonucu somuta dönüşmesidir.
    Marangoz, tahtayı dilediği bir biçime nasıl sokacağını öğrenmesi sonucu; testeresi, rendesi, pulanyası, çivisi, çekiciyle enerjisini harcayarak; tahtayı somut bir masaya çevirir.
    * * *
    Masasını piyasada değerlendirirken de; harcadığı malzeme ve enerjisi karşılığında, kendisine belirli bir "para" ödenir.
    * * *
    Terzi de; kumaş, dikiş ve giysi alanında, yine enerjisini somuta dönüştürerek, pantolon ve ceket yapar.
    * * *
    Marangoz, kendi enerjisini somuta dönüştürmesi sonucu, kendisine ödenmiş olan "para" ile; terzinin somuta dönüşmüş enerjisinin ürünü olan ceket ve pantolonu satın alır.
    * * *
    Marangoz, kendi enerjisini, terzinin enerjisiyle değiş tokuş etmiş olur. Ne aracılığıyla?
    "Para" aracılığıyla...
    Harcanmış bir enerji karşılığı, cepte "donmuş bir enerji olarak duran para", hareketlenir ve terzinin enerjisini öder.
    * * *
    Türk insanı büyük oranda kurnazlığa kelepçelenmiş ve hem donanımsız olarak, hem daha az enerji harcayarak; harcanmış daha bol enerjinin ürünlerini ele geçirme hastalığına tutulmuş.
    Bunun da zembereği, "yalan ve talan"la kurulmada.
    Okkanın altına giden de, okkanın altına gitmekte ve adam yerine konmamakta...
    * * *
    Bu yamukluk -büyük bedeller ödenmesi karşılığında da olsa- elbet bir gün düzelecek... Türkiye de gitgide daha çok şeffaflaşacak ve ne tür rezilliklerden geçilmiş olduğu daha çok ortaya çıkacak.
    * * *
    Neyse artık bitiyor, kürsülerden fırlatılan ilmiklenmiş urganlı şu seçim kampanyası...
    Beyinsel bir çağdaşlık yerine; bitmez tükenmez bir kaba kuvvet ve asma kesme gösterisi...
    * * *
    Savunmakta olduğu bir dava nedeniyle, -bendenize göre- genç dostum Avukat Taner Aktop bir geceliğine istanbul'a geldi.
    Nutukçular nutuklarını atadursun; temmuz sonuna doğru Boğaz'da lezzetli bir öğleden sonra yaşamak için, kalktık Kanlıca'ya gittik.
    * * *
    Kanlıca'da, eski bir istanbul ailesinin oğlu olan Ömer dostumuz da, Taner gibi tam bir fıkra şampiyonu...
    ikindi güneşinin altında şıkır şıkır ışıklanmış maviz Boğaz'a karşı anlatılan fıkralar, birbirine karıştı gitti.
    * * *
    işte dostumuz Ömer'den bir fıkra:
    Orta yaşlı bir hanım, bir zamanların petrol zengini ve dolar milyarderi Rokfeller'in New York'taki merkezine gidiyor ve birkaç milyon dolar bırakarak:
    - Bunları 2 gün içinde değerlendirerek bana faiziyle ödeyin, yoksa paramı geri alır, bir daha da gelmem, diyormuş.
    Merkezdeki müdürler:
    - Hiç değilse paranızı, 1 ay süreyle dursun bizde, diyorlarmış.
    Kadın:
    - Olmaz, diyormuş; ancak 2 gün. 2 gün sonra uğrayıp, paramı faiziyle birlikte aldıktan sonra, 5 milyon dolar daha bırakacağım.
    * * *
    Müdürler bu garip kadından söz etmişler Rokfeller'e:
    - Belki siz, parasını daha uzun süreli bırakması için ikna edebilirsiniz kendisini, demişler.
    Rokfoller de:
    - Olur, demiş; geldiğinde yanıma çıkartın.
    * * *
    Ve kadın merkeze geldiğinde, kendisini Rokfeller'in bürosuna çıkarmışlar.
    Rokfeller sormuş:
    - Ne işle uğraşıyorsunuz?
    Kadın:
    - Ben, demiş; sürekli iddiaya tutuşurum ve şimdiye dek hiç kaybetmedim. Örneğin öyle hissediyorum ki, sizin husyeleriniz 15 gün içinde 4 köşe olacak; iddiasına var mısınız, 10 milyon dolarına...
    Rokfeller gülmüş ve kabul etmiş iddiayı.
    * * *
    Aradan 15 gün geçmiş ve kadın bir Arap prensiyle Rokfeller'in odasına çıkmış:
    - Kusura bakmayın, demiş; kadın olduğum için bir erkek arkadaşımla birlikte geldim. indirin pantolonunuzu da; o, muayene etsin husyelerinizi, bakalım 4 köşe olmuş mu?
    * * *
    Rokfeller de yine gülerek pantolonuyla donunu aşağıya indirmiş; ve Arap prensi bayılıp yere düşmüş.
    Meğer kadın Arap prensiyle de, 15 milyon dolarına iddiaya tutuşmuş:
    - Ben sana Rokfeller'in hayalarını çıplak olarak ellettirebilirim, diye.
    * * *
    Neyse, seçim kampanyası bitiyor bugün...
    Bilmiyoruz partilerin alacağı oylar üstünde de, iddiaya tutuşanlar var mı?

    çetin altan
    2 ...