neymiş efendim, memlekette başka mesele mi yokmuş. hassiktirin lan ordan.
taksim'deki vahşetin memleketin her gün her köşesinde yaşanan kabustan ne farkı var? her gün saldırı, her gün yaftalama her gün biber gazı... daha geçen hafta sonu yine aynı şey oldu. yirmi kişilik gösterici topluluğuna seksen tane polis gönderildi. beş metrekaredeki yirmi kişi için bütün istiklal caddesi biber gazına boğuldu. bir tane iq su iki haneli polis de çıkıp demedi ki, "aga şu an cumartesi akşam üstü, insanlar çoluklarıyla çocuklarıyla, kucaktaki bebekleriyle taksim'e çıkmış, bu seferlik de biber gazı atmayak."
bu yönetim anlayışına bu kadar yıl tahammül etmemiz bizim ayıbımızdır. ve bu yönetim anlayışı yüzündendir ki, biz bu ülkede masum insanları hastanelik edenlere, sokak ortasında adam vurup etrafına tehditler savurarak yardım gelmesini engelleyenlere, arabasından çıkardıkları bir kişiyi ailesinin gözleri önünde öldüresiye dövenlere; fakat aynı anda 3 kişi gözlerinin önünde genç bir çocuğa sopalarla giriştiğinde kafasını çevirenlere polis diyoruz.
bu sabah; halkı değil sırf kendi götünü korumak için binlerce masum insana zulüm yapan "kahraman türk polisi", kimlere hizmet ettiğini bir kez daha göstermiştir. yok efendim emir veriliyormuş da onlar suçlu değilmiş emir veren suçluymuş. kanunsuz emir diye bir müessese var kardeşim bizim hukukumuzda. uygulamazsın, kimse de sana soramaz niye uygulamadın diye. ama bizim polisimizin bile hukuka güveni ve hukuk güvenliği yok ki... sendika kurarlar sırf bu insanlık ayıbına ortak olmamak için, bir hafta sonra görevden azledilirler.
bu sabah taksimde yaşanan, tüm türkiye'de hüküm süren faşizmin, tahammülsüzlüğün, alçaklığın minyatürüdür. içinde biraz olsun insanlık kalan; akp'li, chp'li, mhp'li, bdp'li, tkp'li, türk, kürt, alevi, sünni, asker, polis, gazeteci, öğrenci, esnaf, kim varsa; taksim'deki direnişe katılmalıdır. unutmayın; bir gün size de çıkabilir.