60'lı yılların giyim tarzını başarıyla yansıttığını düşündüğüm ingiliz filmdir. aile filmi değildir, genç kız filmi değildir, erkeklere göre bir film hiç değildir. ama yine de fena film değildir, boş, sığ bir filmdir işte.
16 yaşına gelene kadar hep derslerinde iyi olmuş, örnek kız olmuş ve ailesini sevindirmiş hanım hanımcık bir kız olan mellor'un, david adında 30'lu yaşlarda bir yahudi ile tanışması ve aşk yaşaması anlatılır.
mellor aynı zamanda fransa hayranıdır, albert camus romanları okur ve sanat tarihiyle,müzikle ilgilenir. david ile yaşadığı aşkın ardından hayatında kendisine hedef seçmiş olduğu "oxford'a girmek, derslerden yüksek not almak, zengin biriyle evlenmek" gibi hayallerin boşunalığı konusunda biraz ayılmıştır. "ben neden böyle bir mücadelenin içindeyim" sorusunu kendisine sormuş ve trainspotting, fight club, ölü ozanlar derneği gibi filmlerde olan "bırak her şey olacağına varsın, bırak dağınık kalsın" mantığına yakın cümleler sarfetmiş ve kendi hayatını sorgulamaya başlamıştır.
benim en çok hoşuma giden replik ise bekaretini kaybettiği günün sabahında "sanki tüm şarkılar ve şiirler bir anda bitecek bi şey için yazılmış gibi" sözü olmuştur. çünkü harbiden de öyledir, truvalı helen'ler, hürrem sultan'lar, onca dekolte kıyafetler, afrodizyaklar, tahrik içerikli sözler, aşk şiirleri... hepsi bir anda bitecek bi zevkin ürünüdür ve birçok kişide ilk cinsel deneyimin ardından böyle bir anlamsızlığa sürüklenir. işte mellor'da bu şekilde aydınlanmıştır.
velhasıl kelam iyi filmdir. ama çok çok iyi değildir. imdb'de mevcut olan 7.3 puanı hak ettiğini düşündüğüm ve puanının 7-7,4 arasında kalması gerektiğini düşündüğüm filmdir.
sıradan romantik filmlerinin yanına komedi ve varoluşçuluğu eklersek ortaya ne çıkabilir bize göstermiştir.