söykü dergisi sayı 19 çiçek

entry36 galeri
    25.
  1. umut tüccarları | tanzamanitanyeri

    ne tuhaf hayvanlardır şu kediler! ve inanın! onları tam olarak da anlayabilmiş değiliz henüz; iç dünyalarını, duygularını, düşüncelerini ve olaylar karşısındaki hislerini. haklarındaki birçok -bilimsel?- söylemin de zayıf dayanaklar üzerinde maval okumadan öteye gitmediğini düşünmekteyim açıkcası. bir şeyden emin olmak mümkündür haklarında ki fayda-zarar ikilemine düştükleri an hiç tereddütsüz kendilerine yönelen davranışı zarar olarak değerlendirip riski sıfırlar ve karşı eyleme, daha doğrusu taarruza geçerler; karşılarındakinin kim olduğunu dahi düşünmeden.

    misalen, köşeye sıkıştırılmış bir kedinin kuyruğunu kısıp af dilediğini gördünüz mü hiç? veya saldırmadan önce karşısındakinin onu bunca zamandır besleyip-büyüten sahibi olduğunu düşünerek ayaklarına süründüğünü? başka bir nedenle kızmış ve ondan öfkesini çıkarmak niyetinde olamaz mı o sahip? veya cinnet geçirmekte olamaz mı mesela? bunun verdiği kontrol edilemez öfkeyle onun canına kastettiği düşünülemez mi? içgüdüleri neyi emrederse onu mu yapmaktadır kediler? yoksa, duygusallıkları yalnızca riskin bittiği yerde mi başlamaktadır? bir kedinin rakibine karşı kendi gücünü sınadığını? ya da karşısındaki gücün sınırlarını yokladığını gördünüz mü? böylesi bir durumda yaptığı; tıslama ile karışık bir miyavlama sayesinde olabildiğince korku yaratmak, kendince en can alıcı tek noktaya hamle yapıp pençelerini geçirmektir. çekilen acıyla bir anlık meşguliyet ise ona kaçış imkanı verir ki sonrasında yakalayabilene aşk olsun!

    "kaleyi ya kuşatacaksın ya da içine sızacaksın. ben ikisini de yaptım. ne dışarı kaçabildi, ne de yardım isteyebildi. bir kadını hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. bana güveniyordu, büyük hata! hatalarından ders almalı insan. ders alması için bir hata yapması gerekiyordu tabi. bu benim suçum mu? zorlamadım ben hiç kimseyi. kendi rızasıyla oldu. bıçakladım ama kendimi savunmak için. üstüme saldırdı, aksini ispatlayamaz; bizden başka kimse yoktu."

    - insanlar içinse durum farklıdır elbet! biri tarafından ve özellikle de karşı cins tarafından beğenilmek, değer verilmek onları yumuşatır. hele ki kadınlar ve özellikle de tecrübesiz kadınlar için; yaşanılacak olası riskleri gözardı etmelerine neden olur, savunma kalkanlarını zayıflatır, gardlarını düşürür ve gözlerinin önüne bir hayal perdesi indirir. değer görme, sevilme ve güven duyma gibi insani duygular, kimi zaman da yaşamlarına mâl olur onların.

    "hazal'ın odasına geçtiler. oturup sohbet etmeye başladılar. gözleri gülüyordu hazal'ın, yeni bir hayata bakıyordu sanki ona bakarken. daha yeni tanışmışlardı ama yanındayken güvende hissediyordu kendini. başına geleceklerden habersizdi. güzel günler yaşayacağını düşünerek gülümsüyordu."

    - bir kedinin yaptığını yapabilseydi hazal; sonuç bu mu olurdu sizce? "olmazdı" ise "kadınların sinsi birer kediye benzedikleri" savı ne derece doğrudur? hele ki güvenir ve ilgi duyarlarken karşılarındaki erkeğe? onların zaman içinde sinsi birer kediye dönüşmelerine neden olanlar; biz erkekler miyiz yoksa? güvenlerini istismar edip tertemiz duygularını hiçe sayarak, onları aldatarak, onlara sahip olduğumuzu zannederek? eğer öyle ise bizleri böyle davranmaya iten sebepler nelerdir? "kadının namusu erkeğin elinin kiri" midir, yıkayınca geçeceği düşünülen? ah! o toplumsal değer yargılarımız, kör olasıcalar, boyu-posu devrilesiceler sizi! bu taşın altından da yine sizler mi çıktınız!

    umut tüccarları ile yine etkileyici bir öykü ortaya çıkarmış tanzamanitanyeri. bir ileri-bir geri giden kurgusu, öyküye olduğundan daha yüksek bir ivme de kazandırmış. polis karakolu diyalogları ise oldukça gerçekçi ifadelerle kaleme alınmış. bir okuyucu olarak bana düşündürebildikleri bunlar, gör ki daha ne çok düşünceye kaynak olabilmiştir yazdıkları.

    - yürekten kutluyorum kendisini.
    0 ...