bir saat önce sınavdan çıktım. eve gelicem ama önce kütüphaneye aldığım kitapları iade için uğramam gerekiyordu. gittim, bıraktım. günlerdir sabah akşam tost yemekten ayda yürür gibi adım atıyorum, üstümde bir uyuşukluk..
otobüse binip eve dönüyorum. indiğimde bir fırının önünden geçtim, acaba simit mi alsam. kalmamış. bu saate simit mi kalır be abicim?
muhtemelen ev arkadaşlarım evde olmayacak veya olsalar da evde yemek olmayacak. ve umarım mutfak temizdir. yolda yürürken kendi kendime konuşuyorum. yalnız kalınca sık sık yaptığım birşey zate..
bir apartmanda yaşıyorum. üst katta ev sahibi var. alt katta da biz kalıyoruz. altlı üstlü birbirimizin komşusuyuz. hem arka tarafta hem de ön tarafta birer bahçemiz var. altı tane de civciv almıştık, üçü soğuktan öldü. diğer üçü de büyüdü, hepsi horoz olacak. yumurtalarından faydalanma düşü yerle bir oldu yani..
eve yaklaşırken bahçemizden kadın sesleri geliyor, yaklaşınca ancak görebiliyorum. ev sahibi kadın gün yapmış hem de bahçede. çay içip birşeyler yiyorlar ama o an göremiyorum. masanın etrafında boş bir yer yok en aşağı 9-10 kadın. benim annem hiç güne gitmedi, kadınların birinin yanında olan çocuğu bir an kendim olarak düşünüyorum, ilerde bunun farkını anlayabilecek miyim acaba?
bahçe tarafından geçerken selam veriyorum, kadınların bazıları bana aşina. küçücük bir yer zaten burası, bir gördüğünü bir daha görebilme ihtimalin sürekli var yani. onlar da bana selam veriyor. nasıl hoşuma gidiyor anlatamam. bence insanlık hala ölmemiş.
eve girdiğimde hala ne yapacağımı düşünüyorum. birşeyler yemezsem -adam gibi birşeyler yemezsem- muhtemelen uyuyakalacağım birazdan. derken kapı çalıyor, ev sahibinin kızı geliyor. adı gamze, gülerek 'tabak versene bir tane bana' diyor. o an dünyalar benim oluyor. içimi mi okudun, yoksa ben yanınızdan geçtim diye göz hakkı münasebetiyle mi ikramda bulunuyor bilmiyorum ama koşarak mutfağa gidip bir tane tabak alıp geri dönüyorum.
tabağı hemen geri getiriyor içinde börek çörek tatlı ve kısır var. bu kadınlar ağızlarının tadını biliyorlar. neden evlenince kilo aldıklarını da bir nebze anlar gibi oluyorum. teşekkür edip biraz da eblek eblek sırıtarak tabağı alıyorum. gamze abla aç olduğumu tabağı süzüşümden anlıyor ve gülerek 'afiyet olsun bol bol ye' diyor.
tabağı aldıktan sonra camı açıp hepsine teşekkür ediyorum ergen çocuklar gibi veya minnetimi belirtmek için. tam olarak bilmiyorum neden yaptığımı ama hepsi 'afiyet olsun oğlum' deyiverip gülüyorlar. o görüntü dünyanın en güzel görüntüsü gözümde..
bu yazıyı istanbulda yaşamış, komşuluktan zerre kadar payını almamış biri olarak yazıyorum. böyle güzel insanlar hep olsun, umarım benim gibi başka öğrencilere denk gelir de zor zamanınızda sizi küçük parçacıklarla mutlu edebilirler. allah onlardan gani gani razı olsun. bu da böyle bir anım olsun..