--spoiler--
Bu filmde anlatılanlar, yaşanmış olayların yeniden harmanlanmasıdır. Onlar, kan, ateş ve gözyaşı içinde, duvarların karanlığında ışığı ve suyu aramışlardı... Bu filmi onlara, el yordamı ile ışığı ve suyu arayan küçük arkadaşlarıma adıyorum."
( Yılmaz Güney )
Kadınlar ve erkekler, adli ve siyasi tutuklular,
...ve çocuklar, çocuk koğuşu; hapishanenin köleleri.
Dördüncü koğuşun çocukları. Dördüncü koğuşun çocuklarının sefaleti. işte koğuşun kırık camları, hırsızları, katilleri, terk edilmiş çocukları...
Ay...incecik kavun dilimi gibi ay...umut ve özlem... Şişko'nun, Şaban'ın ve diğer çocukların elleri tanrıya doğru açılır. Derler ki, yeni ayı ilk gördüğünde dua eder ve dilek tutarsan, tanrı bunları yerine getirir. Çocukların hepsi tek bir dilek tutarlar: " Allah'ım beni daha iyi bir hapishaneye yolla." "Beni de Allah'ım."
Tüm çocukların dilek ve arzuları budur: daha iyi bir cezaevi. Buraya artık dayanamıyorlar. Şiddet, Dördüncü koğuşun angaryaları onları tüketmiş. Her şeyi kabul etmek zorundalar.Temizlik, mutfak işleri, kömür ve çöp taşıma, kısaca cezaevinin tüm angaryası onların eline bakar... Dayak, baskılar...onlar geçekten cezaevinin kölesidirler. Ancak umutları tükenmez. Başka bir cezaevine gitmeyi başarmalıdırlar...
--spoiler--
--spoiler--
"Duvar"ın çekim öyküsünü Yılmaz Güney şu şekilde anlatıyor: " Arkadaş filminden beri tamamen benim yaptığım ilk film bu. Kelimenin dar anlamıyla politik bir film yapmak istiyordum; propaganda yapmak, sloganlar haykırmak istemiyordum. istediğim; konunun günümüz Türkiye'si olması ve orda kalmasıydı. 1980 darbesinden beri 40 kadar ölüm cezası infaz edildi, binlerce kişi halen hapiste; o halde hapishaneyi anlatmak bir yerde Türkiye'yi anlatmak demekti, filme Türkiye'yi koymak demekti."
Güney, filmde olayları dolaylı olarak anlatma yolunu seçmiş. Hapishane gerçeğine onların gözüyle bakabilmek için filmin can alıcı noktasına başta çocuklar olmak üzere yetişkinleri de koymuş. Filmin salt bir propaganda aracı olarak değerlendirilmemesi için sanatsal bir anlatım arayışına gitmiş.
Senaryo yazmayı hapishanede öğrendiğini söyleyen Yılmaz, "Duvar"da önceki filmlerindeki, hikayeyi zaman sırasına göre çekme metodu ile, herşeyin önceden inceden inceye planlandığı senaryolar metodunun karışımını kullanmış. Çok ayrıntılı, oldukça iyi planlanmış bir senaryoya sahip olmakla beraber, bu senaryonun esiri olmamaya çalışarak, çekimler sırasında değişikliklere gitmiş. Özetle, "Duvar", miksaj aşamasına kadar kendi hayatını yaşamış.
--spoiler--