bir gerçek dillendirilmiştir ki, bu; "insanlığın en büyük zaafiyeti, yemek yediği tasa sıçmaktır." sözü olduğu malum u alanız.
atatürk'ü sevmeyebiliriz.
eleştirebiliriz.
fakat; aklımızı ve ahlakımızı, gerçeği inkar ederek saygısızlık yapamayız. bu insan olma değerimizi inkar etme anlamına gelir.
osmanlı devletinin 1. dünya savaşına mecburen girişinden başlayarak, o anki avrupanın içinde bulunduğu hakimiyet ve çıkar alanlarının çatışmasına, sosyo-ekonomik ve siyasi ortamlarına değinmeye gerek yok.
atatürk döneminde avrupa ve dünyanın-insanların bulunduğu şartları-ortamı-anlayışı bir inceleyin.
unutulmasın ki; avrupa ve dünya insanları kan ve ten rengine göre sınıflandırırken,
kaçıncı sınıf insan olduğunuz kafatasınıza göre belirlenirken,
zenciler ve köpekler giremez diye halka açık alanlarda yazarken,
seçme ve seçilme hakkı her insana(hatta; tüm kadınlara) verilmezken,
ne mutlu türk olana değil de "ne mutlu türk'üm diyene" anlayışını kendi yüzyılının ötesinde bir hümanizm ile kul olmuş insanları vatandaşlık seviyesine yükseltiyordu.
osmanlının ekonomik-eğitim ve sosyal yapısına değinmeye bile gerek yok. tüm bu gerçekleri bilmeden cahilce saçmalamak için akil olmak gerekir.
bu millet ne çekti ise, okuduğunu anlamayan akil(siz) aydınından çekmiştir.