türkiye'yi dünyanın en büyük (!) 20 ekonomisi içine sokan hükümettir...
tabi büyüklük burada biraz değişiktir... bir vakfın demokrasinin yıldızları olarak lanse ettiği 3'lüden adnan menderes, ülkeyi abd'nin dümen suyuna sokmuş, diğeri turgut özal büyük (!) bir başarıyla 1984-1987 arasında gsmh'nın yıllık %4,3 ile %9.8 arasında büyümesini sağlamıştır... tabi bu büyüme çok büyük ölçüde dış borçlara dayanmaktadır. keza, dış borçlar, 1984'te 20,6 milyar dolarken, 1987'de 40,4 milyar dolara yükselmiştir... tabi daha sonrası körfez krizi, 3 koyup 1 almak vs... sonrasında yine krizler... velhasıl bu krizler bir süreç meselesidir... döneminde kriz çıkmayan hükümetin başarılı sayılması için üzerinden en az 10 yıl geçmesi gerekmektedir... gelelim demokrasinin 3. yıldızına... kendisi döneminde de gsmh'mız oldukça artmıştır... aynen turgut özal'ın döneminde olduğu gibi bu da çok büyük oranda dış borca dayalı bir büyümedir... tıpkı turgut özal'ın sebep olduğu gibi, 5-6 yıl sonra değirmen dönmeyince, satacak yer kalmayınca bir kriz çıkması az bir olasılık değildir...
2002 yılının kasım ayında 221 milyar dolar olan bir borç, 2007 yılının 2. çeyreğinde 408 milyar dolara çıkmış durumdadır. 2002'de 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2007'nin 2. çeyreğinde 50 milyar doların üzerine çıkmıştır -ihracatta rekor kırdıklarını her fırsatta dile getirip, ithalat kavramının i'sini dile getirmeyenlere selam ederim-. yani ithalata dayalı bir ekonomik sistem... büyüyen bir ekonomi... evet, büyümek, borca dayalı, cari açık, dış ticaret açığı veren, işsizliğin her ne hikmetse ekonomi büyümesine rağmen azalmadığı hatta arttığı, büyüyen (!) bir ekonomi... 2002 yılında kişibaşına düşen borç 3200 dolarken, 2007'nin 2. çeyreğinde, 5500 dolar olmuştur... -kişi başına düşen milli geliri kağıt üzerinde artmış gösterenlere de selam ederim, müjdeler olsun, kişi başına düşen borç da %60 artmıştır- şu anda türk lirası aşırı değerlidir ve bu aşırı değerlilikten kaynaklanan, teoride artan ancak, pratikte artışın mevzu bahis olmadığı bir milli gelir... bizzat ekonomiden sorumlu devlet bakanı ali babacan 2006'nın sonunda "kayıt dışı konusunda 4 yılda hiçbir şey yapamadık" dedi... ancak başbakan recep tayyip erdoğan, "kayıt dışında büyük yol kat ettik" dedi... ki, kayıt dışı konusunda hiçbir şey yapılmadığı aşikardır... vergi mükellefi sayısında bir düşüş söz konusu... o zaman bu vergi mükellefleri ya vergiye mevzu bahis olan kazançlarından mahrum kalmışlardır ya da kayıt dışına yol almışlardır... ücretli çalışanların reel gelirleri 2001 seviyesinin altındadır... ama ekonomimiz büyüyor(muş)...
bu şöyle bir şey... benim 200 liram var... gittim bir bankadan %25 faizle 1000 lira kredi aldım ve cebimdeki para 1200 lira oldu... ama ben bu parayı 1250 lira olarak bankaya geri ödeyeceğim... kağıt üzerinde alım gücüm arttı... cebimdeki para kağıt üzerinde arttı ama reel olarak benim cebimde, bu aldığım parayı üretime ve ekstra kazanca dönüştüremezsem -50 lira olacak... tıpkı türkiye'nin üretime çeviremediği sıcak para gibi... durmadan ithalat yapan, dış ticaret açığı veren türkiye gibi... ben bu borcu ödeyemezsem, banka beni icraya verecek... tıpkı türkiye'nin durumu gibi... bu şimdi değil, 10 yıllar sonra olacak bir olay... krizler, çıktığı dönemin hükümetinin hataları değildir tek başlarına... bir süreçtir...
git gide borç batağına sürüklenen bir türkiye... durmak yok, yola devam!
turhan çömez'in de dediği gibi, bu seçim vatanseverlerle, vatan hainleri arasında olan bir seçimdir...