tren, geçmiştir, doğallıktır, hüzündür, mutluluktur, aşktır, sevgidir. dışarıyı izlersiniz camdan dışarısını. farklıdır havası nice aşklar yaşanmıştır o trenlerde tren istasyonlarında. kimi sevgilisinin omzunda uyumuştur, kimi ise ona sarılarak kendini güvende hissetmiştir.
kimi platonik aşklar ise acı vermiştir gençlere bir durakta tüm hayaler yıkılmıştır. trene binen insanlar daha bir sıcakkanlıdır. sabahları işe gitmeye çalışan insanla zar zor açar gözlerini trende dışardan gelen güneş ışığında. satıcılar olurdu trenlerde ellerindeki ürünü satmaya çalışan insanlar tren durdukça istasyonlarda bir diğer vagona geçişler.
metro ise yerin dibinde, karanlık, soğuk, samimiyetsiz bir yerde. yolculuk ederken seyredebileceğin bir yer yok bile her yer duvar insanların suratları bile. bir güler yüz bulmak çölde su bulmaktan bile daha zor yerlerdir. herkes bunalmış bir şekilde gideceği ineceği yeri düşünüyor. trene göre hızlı mı evet ama hız hiçbir işe yaramıyor yavaş olmak daha güzel.
aslında ikisi arasındaki temel fark şu tren insan, metro ise robot.