merhamet

entry271 galeri video2
    128.
  1. Güneş merhamet buyuruyor

    ve güneş merhamet buyuruyor
    ama fazla yükseğe taşınmış bir meşale misali,
    boydan boya kırbaçlar görüntüsünü jetler
    kurbağa gibi zıplar füzeler,
    çocuklar haritalarını çıkarır
    iğnedenliğe çevirir ayı,
    eski çürük peynir,
    orda hayat yok
    ama dünyada fazlasıyla;
    yıkanmamış Hintli çocuklarımız
    bacak bacak üstüne atıp flüt çalarak,
    göbekleri içe çökmüş, açlıktan ölürken,
    açlık kokan havada yılanların
    şuh kadınlar misali kıvırtışını izleyerek;
    füzeler zıplar,
    avcıları ve sürüyü geride bırakırken
    yabani tavşanlar gibi zıplar
    günü geçmiş kurşunların yerine;
    Çinliler hala yeşim işlerler,
    sessizce açlıklarına pirinç tıkarak,
    bir açlık ki bin yaşında,
    ateş ve türküyle ilerler çamurlu nehirleri,
    istemsiz beklemenin sürüklenen
    direkleri iter mavnaları
    yüzen evleri;
    Türkiye'de kilimlerinin üstünde
    kıbleye dönüp
    sigara içerek gülen
    ve parmaklarını gözlerine sokup kör eden
    mor bir tanrıya dua okurlar,
    tanrılar böyle işte, yaparlar;
    ama füzeler hazırlar: her nedense
    değersizdir artık barış,
    küçük bir göldeki nilüfer yaprağı
    misali sürüklenir delilik, hissiz daireler çizerek;
    kırmızı yeşil ve sarılarına batırıp
    resim yapar ressamlar,
    şairler uyaklara döker yalnızlıklarını,
    müzisyenler her zamanki gibi açtır
    ve romancılar kaçırır meselenin özünü,
    ama pelikan kaçırmaz, martı kaçırmaz;
    pelikanlar dalıp dalıp yükselir
    şok geçiren yarı ölü radyoaktif balıkları
    gagalarında sallayarak;
    evet, gerçekten de
    sümükle yıkar kayaları sular;
    ve Wall Street'te
    anahtarını arayan bir sarhoş gibi sendeler borsa;
    ah, işte bu sıkı bir şey olacak, allahın izniyle
    tekrar yılana götürecek bizi, deniz böceğine,
    ya da şanslıysak eğer,
    katalizi uzun dişli fosil kaplana götürecek,
    maden çukurunun içinde
    kırık kask, cihaz ve cam parçalarının üzerinde
    resim çiziktiren kanatlı maymuna götürecek;
    çatırdayarak girer şimşek
    pencereden içeri ve bir milyon odada
    aşıklar yatar kenetlenmiş, yitik
    ve barış gibi hastalıklı;
    kırmızı ve turunca çalmaya devam eder gökyüzü
    ressamlar için -ve aşıklar için,
    her daim açtıkları gibi açar çiçekler
    açar ama üzerlerinde
    füze yakıtlarının ve mantarların,
    zehirli mantarların ince tozu var; zaman kötü,
    bulantılı bir zaman -perde,
    III. sahne, sadece ayakta yer var,
    SATILDI, SATILDI, SATILDI yine,
    tanrı tarafından, birileri ya da birşeyler,
    füzeler generaller ve liderler tarafından,
    şairler doktorlar komedyenler
    sabun ve bisküi üreticileri
    ve iki yüzlü seyyar satıcılar tarafından
    kendilerine özgü ustalıklarıyla satıldı;
    şimdi kömür yağı tabakasıyla kirletilmiş
    tarlaları görebiliyorum, bir-iki salyangoz,
    safra, yanardağ taşı, sığ sularda
    bir-üç balık, kaynağımızın
    ve gözlerimizin yergisi...
    daha önce hiç olmuş muydu bu?
    kendini kuyruğundan yakalayan
    bir daire mi tarih,
    bir rüya, bir kabus mu,
    bir generalin hayali, bir başkanın,
    bir diktatörün hayali mi yoksa...
    uyanamaz mıyız?
    yoksa yaşamın güçleri daha mı yüce bizden?
    uyanamaz mıyız? sevgili dostlar,
    uykumuzda mı ölmeliyiz sonsuza dek?

    Charles Bukowski
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük