okuma biraderim, bayan gardaşım. çok pis spoylır var; ona göre!
--spoiler--
başroldeki elemanın kendisini kaybedip bol bol milleti ısırıp da, çoluğuna çocuğuna geldi mi, kendine gelmesi, ya da hemen hemen ortalıkta kimselerin kalmamasına rağmen kendisinin çocuklarını takip edercesine bulunamaması ve de veletlerinin arkasından çıkması, karısının bağışıklığı varmış gibi kolpadan bir senaryo geçişine sahip olması gibi fiyaskolarının yanı sıra, ilk filmin aksiyon yavanlığını örtmüş buna mukabil senaryo yönünden zayıf kalmış devam filmi.
--spoiler--
yine de film gerilim filmi olarak, dahil olduğu grubun çizgisini fazlasıyla aşıyor bile. efektleri ile olsun, sürükleyiciliği ile olsun, her ne kadar saçma olsa da, bağlantısıyla olsun, filme gidenleri boş çevirmiyor. ilk filmi bilmeyen birisi olsa, 'bu film iyiydi.' diyebilir. zira, bomboş londra sokakları, keşmekeşten çıkmış, insanların olmadığı ücra yerler, insanın kemiklerine kadar işleyebiliyor. yine de daha o kadar curcunanın içinden yeni çkmaya çalışan bir şehre ya da ülkeye yeniden niye o kadar insan koyarlar, ya da o kadar insan koyacaksan niye adamakıllı şehri temizlemezsin diyesi geliyor insanın.
aslında, bildiğimiz romero tarzı zombi filmlerinden de öteye koymak lazım bu filmi. belki bir alt tür olarak incelenebilir. izlediğimiz bir sürü romero filminde zombiler kendini bilmeyip olabildiğince yavaş halde ilerleyip kurbanlarını besin kaynağı olarak avlarken, bu filmdeki olay bambaşka. virüsü kapan vatandaş 10-15 saniye içinde, Allah'ını kaybedip, ortalığı duman ediyor. bulduğu kişiyi de ısırarak ya da yaralayarak kendisine dahil ediyor. yani, bildiğimiz zombi filminden de daha fazlası var.
sonu itibariyle de, 'sanki biraz daha iyi olabilirdi' dedim ben. bir de, mantıklı düşünüldüğü zaman, 'hade len, o adam ne adammış, hayalet gibiydi kimse bir türlü yakalayamadı; ne görevli adammış karantinaya alınmış bir kadının yanına sorgusuz sualsiz girebiliyor - ki o kadın da karısı oluyor - ve virüsü yeniden ortaya çıkarabiliyor ' demekten insan kendisini alamıyor.
bir de benim nazarımda, evlilik müessesesine kritik bir bakış açısı var. gerçi burada mağdur olanı izleyenler bilirler, dayanamayıp da okuyanlar da anlamışlardır mağdure bacı'yı ama, işte demek ki, evli olduğun ya da eşim dediğin bir insanı kendi uçkurun için anında satabiliyor, sonra da çocuklarına işkembeden sallayabiliyormuşsun...
kısacası, ilk filmin vasatı geçen, senaryosu pek fazla ön planda tutulmadan izlenmesi gereken devam filmi olarak hafızalara kazınabilecek filmdir kendileri.