bir travestinin ürkekliği

entry3 galeri
    1.
  1. bir travestinin ürkekliği. ve bunun yayınlanması için ilk önce param olması gerekiyordu. ve bu yazının yayınlanması için önce bir tanım yapılmadı idi ve bunu tanımı yapabilecek cümleler henüz dökülmemşti. henüz olay çok yeniydi. tıpkı, evet tıpkı o kızıl kan gibi.

    bir kaç kişilik bir masa, belki de dört kişilik. oturanlardan ikisinin sakalı var, ikisini de tanıyorum. ikiside blog açmak için iğrençliklerini o beyaz sıvılarını içime yani bedenime akıttıkları adam. üçüncüsü yabancı gözüm sanki bir yerde ısırıyor. küçük, ama sakalı da yok, çıtı pıtı. işaret ediyorlar, gel buraya kahverengi tanju diyor bana sakallı olanı. ama diğerinden uzun olanı. gidip oturuyorum yanlarına. çok utangaç, çok naif, çok... çok yumuşak. göz göze geliyoruz, gözlerini benden kaçırıyor. şakalaşıyorum diğerleri ile. konuşuyorum, soruyorum, araştırıyorum, merak ediyorum. " kim bu parlak " diyorum, anlatırken ikisinin de ağzından suları akıyor. onlar anlattıyor, çocukta bir kızarıklık..onlar anlatıyor çocuğun yere bakan gözleri hep aşağıda. onlar anlatıyor çocuk yerin dibine giriyor.

    hepimiz böyle değil miydik diye geçiriyorum aklımdan, hepimiz bu kadar ürkek değil miydik. kim bu işleri anasının karnında öğrenmişti. cesaret veriyordum o iki sakallının yanından ayrılırken. o iki sakallın ''sana emanet iyi bak?'' dediğinde barda kahkahalar kopuyor. utanıyor.
    yol boyunca konuşuyoruz, arabam çok yakında olmasına rağmen yalandan yolu uzatıyorum. elinden tutmaya çalışıyorum, ellleri bir ölü gibi buz sıcaklığında. heyecandan olmalı. belki de utangaçlıktan. belki de onun alışma süresi çabuk geçecekti. ve belki de naz yapıyordu. ve tıpkı bakire kızlar gibi.

    ürperiyorum. aklıma kızıllığında kaybolan kızlar geliyor. tiksiniyorum birlikte olduğum kızlardan. aklıma geliyor. kafam zaten iyi, kusuyorum. kızarık oğlan bu sefer utangaçlığı hayrete ve korkuya dönüşüyor. ''iyiyim '' diyorum sadece iyiyim. korkutmak istemiyorum, kızıl kan görmek istemiyorum. aklımdan bu ürpertici dakikalar geçiyor. sonra kendine gel tanju diyorum, sadece kendine gel. bunda kızıllık yok, bunda kan yok.

    nihayet arabaya ulaşıyorum, yolu uzattığım için kendime küfürler ediyorum ve belki de ilk defa bu kadar kararsız kalıyorum. sanki aşık oluyorum. yol boyunca hep o kızıllığında kaybolan kızları düşünüyorum. belki sadece 2 gram bir kan, ama ömür boyu o anı hatırlatan bir an. üzülüyorum. başarılı olmam için, sevgilime kendimi ispatlamam için üzülmemem gerektiğini iyi biliyorum. niyahet kahverengi kapımıza varıyoruz, nihayet o yol bitiyordu. o yol ne zaman bitiyor bilmiyorum. ne zaman arabaya biniyordum onuda hatırlamıyorum.

    kenimi eve zor atyorum. ve ilk defa mutsuz giriyorum. bir bardak viski dolduruyorum, zaten sarhoş olduğum aklıma geliyor. ayılmalıyım. kahve en iyisi kahve..''ben yaparım'' diyor kız sesinde bir erkek. bir an evde onun olduğunu hatırlıyorum. hayır diye işaret ettiğimde yüzüme gülümsüyor. güveniyor artık bana. o kadar işlenen travesti cinayetine rağmen bana güveniyor. ve mor gabriel'e rağmen bana güveniyor hayır mor gabriel'i benim öldürdüğümü bilmiyor. o benim gerçekten insan olduğumu düşünüyor. ama mor gabriel'i kutarmak için de öldürdüğümü bilmiyor. mor gabriel başka bedenlerin olmasın diye öldürdüğümü bilmiyor. mor gabriel'in sevgilim olduğunu bilmiyor. habersiz. yeni doğanbir çocuk gibi bütün dünyadan habersiz.

    sevgili olma süreci bana göre değil. çıkmalar, buluşmalar. benim de bir raconum olduğunu hatırlatıyorum. telefonlarımızı alıyoruz. son telefon faturamı ödemediğim aklıma geliyor, yarın öderim diye aklımdan geçiriyordum. mesaj olmaması gerekiyordu. beni görmek istediğinde bir kaç saat önceden aramasının yeterli olduğunu sölüyordum. sürekli elimde telefon olması imkansızdı. ben tek bir kişiye bağlı değildim.

    birbirimize sarılıyoruz, ürkekliği sanki biraz geçmiş gibi. belki de utangaç değildi, belki de o iki sakallı ibneden korkmuştu. bu yola çıktı ise her şeyi göze almalı idi. ölümüde, hayatıda, yaşamayıda. ve belki de utangaçtı. kolay değildi.

    sarılıp öpüştükten sonra ayrılıyoruz. dudakları, tıpkı o sakalsız suratı gibi, pürüzsüz. daha öpülmemiş dudaklar. hiç bir sakal ve bıyığın değmediği dudaklar. anlıyorum bu dudaklara kimsenin dokunmadığını. heyecanlanıyorum. aradan iki hafta geçiyor. iki hafta geçmesine rağmen beni ilk defa arıyor. eve davet ediyorum. 3 saat sonra gelmesini söylüyorum. hazırlık yapmam gerekiyor. libidomu temizlemem gerekiyor, koltuk altlarım 2 aydır kesilmemiş nerede ise örülecek seviyeye gelmiş. onları temizlemem gerekiyor.

    el değmemiş bir erkeğe sahip olacağım dakikalar aklıma geliyor. heyecanlanıyorum. muhittin abladan alış veriş yapıyorum; aklıma geleni, alabildiğimi alıyorum. muhittin abla'da tüy dökücü krem kalmamış, bir daha alt sokaktaki markete inmeye eriniyorum. zaten param yok. zaten iki haftadır işe çıkmamışım. traş bıçağı alıyorum. bunlar şimdilik işimi götüt düşüncesindeyim. elimi cebime atıyorum, son paramı taksiye verdiğim aklıma geliyor. ve evşme gelen temizlikçi kadına. hesaba yazdırıyorum.

    masayı hazırlıyorum. en iyisinden olmasa da kaliteli şaraplar. ama bugün alkol olmamalı. belki ilk seferde güzel bir yemek yenip ikinci sefere alkol ile yapılmalı diye düşünüyorum. belki sevgilim bir kadeh şarap içip daha rahat olacak diye aklımdan geçiriyorum. şarabı türbüşon ile zorla açıyorum, bir kadeh içmeyi düşünüyorum ama iyi biliyorum gerisi gelecek. içmekten vaz geçiyorum.

    ikindi ezanı okunuyor, abdestim olup olmadığını bilmiyorum. namazı kazaya bırakıyorum ve yaratıcının affına sığınıyorum bugünlük. temizliğe gelen kadının telefonun altında duran son paramı almadığını görünce liblolarım kalkıyor, seviniyorum. sonra kadın emeğinin karşılığını almadı diye ona üzülüyorum. üzülmemem gerektiğini iyi biliyorum. saatime bakıyorum ve saatin 5'e geldiğini gördüğümde bir koşu banyoya giriyorum. her tarafımı yıkayıp, jiletle kesiyorum.

    ve kapı çalıyor. kapının zili çok ürkek. tıpkı sakalları olmayan sevgilim gibi, tıpkı ilk ilişkiye girdiğim gün gibi ve ilk kızıllığını akıttığım o kız gibi. kendime çeki düzen verip kapıyı açıyorum. içten bir gülümseme ile karşılıyorum ve o da samimi ve o da heyecanlı ve istekli ve kederli ve ürkek.

    yemeğe geçiyoruz. iştahı yok gibi. belki de utangaçlıktan, belki de şevhetten ve belki de korkudan. hiçbir pürüz yok vücudunda, hiçbir hırpalanma belirtisi yok.. kızarıklık yok..leke yok..bıçak yarası yok...elimdeki bıçak izini görüyor, konuşmasına, konuşup ürpermesine izin vermiyorum. ellerimi onun hiç dokunmamış dudaklarına götürüyorum ve belki de susturmak için belki de aşkımızı noktalamak için.

    onun vücudu da temiz, o da şampuan kokuyor ve o da kıllarını yeni temizlemiş belli. penis bölgesini yeni kesmiş belli. ve tüysüz bölgesini ağzıma alıyorum. tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin memeyi emmesi gibi. suratı kızarıyor.. utangaç. çocuğunu ilk defa emziren bir anne gibi. yeni doğmuş ve doğması ile büyümesi bir olmuş bir bebek gibi. utangaç, öpünce suratı kızarıyor, boynunu öne eğiyor. korkak, öpünce boynuma saklıyor dudaklarını.

    dudaklarını yaslıyorum boynuma, sonra libloma. sarılıyor bana ve dudaklarıma yapışıyor. giriyorum, hafif bir inleme ve hafif bir sonbahar rüzgarı gibi bir ses. kulağıma " seni seviyorum" diyor. ve bende onu seviyordum. ve bu iştende başarılı bir şekilde ayrılıyordum. kan görmeden, onun kızıllığını içime çekmeden. ve o kız gibi ürpermesine izin vermeden.
    tiskiniyorum kendimden. o tertemiz bir şekilde benim olmuşken kendi yaşantılarım gözlerimin önünden geçiyor. kusmamalıyım iyi biliyordum. kusarsam o bunu hiç unutamayacaktı. kızlığını kaybeden kızlar gibi hep bugünü pişman bir şekilde hatırlayacaktı.

    ve onu o iki sakallıya teslim ediyordum. ve ondan ayrılırken gözlerim doluyordu. son bir defa daha öpüyordum. bir kişiyi daha bu yola hazırlarken gözlerim doluyordu. iki sakallıdan uzun olanı zarfı çaktırmadan cebime koyuyor. sol gözümle göz kırpıyorum, alttan gülüyor piç kurusu.

    son bir kez dokunup gözlerim yaşlı bir şekilde ayrılıyorum. ve arabama giderken yine kusuyorum. ve param olduğu için yeniden yazıyorum.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük