sımsıcak bir nisan pazarı, penceremdeki beyaz tülün ince deliklerinden süzülüp giren sabah güneşi, göz kapaklarımı adeta tırmalayarak bana "uyan artık!" dedi. o sabah, güneşe karşı açtım gözlerimi. üstelik, uyku mahmurluğuyla iyiden iyiye kamaşmalarına hiç de aldırmayarak. beyaz mermer denizliğin üzerindeki porselen saksıda dün açan kaktüs çiçeğimin taç yapraklarını, kırmızının hiç görmediğim bir tonuna boyadı ışıkları. uzun uzun seyrettim. sonra, tüm eklemlerimi kütürdeterek tadına vara vara gerindim. yataktan bir türlü çıkmak istemeyen keyif müptelası bedenim, aniden dönüp yüzükoyun yapıştırdı kendini yatağa. sol elim bir süre gezinerek yastığın altında serin ve huzurlu bir yer aradı. dalmışım...
tekrar uyandığımda, saat 10:15'di ve saat 14:00'de önemli bir randevum vardı. hazırlanmalıydım.