bu şehirde insan, her mahallenin parsellendiğini ismen metropol bir şehrin nasıl metropol olmayı başaramadığını anlar. bu şehirde farklı yöreden farklı kimlikte insanlar aynı havayı solurlar ama bir arada yaşamazlar. çünkü her mahalle önceden fişlenmiştir. şu mahalle diyarbakırlılarındır, şu mahalle siirtlilerin, bir diğeri tunceli... yabancıyı kabul etmezler. dağda bayırda köyde kırsal alanda nasıl yaşıyorlarsa şehirde de aynı yaşarlar. bu alışkanlık sadece köylüde vardır; yabancıyı kabul etmeme, barındırmama, yaşatmama... ama burası hani metropoldü? aslına bakarsan bir araya gelmiş bir çok köy burası. her tepesinde bir köy var bu şehrin ama yek pare değil. ve tüm köylerin köylüleri mahallesinde kendi çöplüğünde öten horoz gibiler. çünkü o köyden dışarı çıktıkları zaman bir hiç olduklarını biliyorlar.
tarım sınıfıyken oluşmuş bir alışkanlık işte bu. nitelik yerine niceliğe bakmak. az ama öz adam yerine, -kalitesi önemli değil- sayıca üstün olmak. yaşadığı yerin büyük şehir olduğunu öğrenememek... sanayi toplumunda sayıca çok adamın değil sayıca az ve kalifiye adamın önemli olduğunu bilememek... sanayi toplumuyla tarım toplumu arasında kalmış insanlar...