--spoiler--
Bu Onuncu Meseleye Bir Hâtime Olarak iki Hâşiye
Birincisi
Bundan on iki sene evvel işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kurâna karşı sû-i kastını, tercümesiyle yapmaya başlamış. Ve demiş ki: "Kurân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin." Yani, lüzumsuz tekrarâtı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş.
Fakat Risâle-i Nurun cerh edilmez hüccetleri katî ispat etmiş ki, Kurânın hakîki tercümesi kàbil değil. Ve lisân-ı nahvî olan lisân-ı Arabî yerinde Kurânın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisân muhâfaza edemez. Ve herbir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kurâniyenin mucizâne ve cemiyetli tâbirlerinin yerinde beşerin âdi ve cüzî tercümeleri tutamaz, onun yerinde câmilerde okunmaz, diye Risâle-i Nur her tarafta intişârıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı.
Fakat, o zındıktan ders alan münâfıklar, yine şeytan hesâbına Kurân güneşini üflemekle söndürmeye, ahmak çocuklar gibi, ahmakàne ve dîvânecesine çalışmaları sebebiyle, bana gàyet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı tahmin ediyorum. Başkalar ile görüşemediğim için hakîkat-i hâli bilmiyorum
--spoiler--
Bu onuncu mesele bana yazdırıldı demekle kalmayıp, Allah'ın yüce sözlerinin tercüme edilmesine zındıklık olarak bakmakta. Bugün 7 milyar insanın arapça öğrenmesini beklemektedir.