bir yerde ücret karşılığı bir iş tanımlanmışsa, o işin o maaşı hak edecek bir ceremesi vardır. halkımızda ortak tutum kamu görevlisinin yattığı düşüncesidir. kaç kişi bilir ki kamu görevlisi günde elinden kaç tane evrak geçirir. o evrakları zımbalamak, delmek, fotokopi çekmek, dosyalamak vs gibi işlemlerde her gün zaten 3 saati ayakta ve amele gibi koşuşturarak geçer. her gün terden sırılsıklam olmuş gömleğini değiştirmek zorunda kalır. aynı zamanda o her evrağın resmi sorumluluğu ve yazdığı şeyi gerçekliğiyle hazırlamaya çalışırken her gün bir üniv öğrencisinin tez çalışması gibi kafa yoran işler çıkarır, ama buna alışmıştır. kamu görevlisi her gün işyerinde 3 kez deftere imza atar, yerinden 1 saat ayrılsa bir üst amirinden yazılı imza alması gerekir. adam akıllı çalışmama kısmına gelince. her kamu kurumuna gelen vatandaş ın büyük çoğunluğunda "banane nasıl olsa bütün gün boş oturmuyorlar mı, istediğim saatte giderim" mantığı vardır. farzı misal, bir keresinde vergi dairesine gittiğimde 4 vezne olmasına rağmen ilgili yerde sadece 1 vezneye memur konulmuş diğerleri boşta duruyordu. adamcağız kuyrukta bekleyen bir sürü insanın parasını alırken açık çıkmaması için elinden gelen özveriyi sergilerken, bir vatandaş "neden vezne 16'da kapanıyor, devlet memurunun mesaisi 17'de bitmiyor mu? zaten de bir iş yapmıyorsunuz" gibilerinden çıkışmıştı. oysa ki o veznedar kasayı kapattıktan sonra tüm gün yaptığı işlemlerin dökümünü alıcak, ki bunu sistemin vermesi en az yarım saattir, sistem donmamışsa, sonra kasadaki tüm parayı sayacak, eğer dökümle kasadaki para tutuyorsa çıkabilir, ya tutmuyorsa, o zaman açık olan tutar için kendisine bir tutanak tutulur ve maaşından kesinti uygulanır. ne devlet ne özel sektördeki işveren kimse kimseye otursun diye bir kuruş vermez. kamu çalışanlarını tembel gören kişiler de elbet düzenli gelirim olsun diye kamuya girmeye çabalar. velev ki puanı tutturup atanırsa, iş yoğunluğunu gördükten sonra, şu kurum daha iyi bu kurum daha iyi diye sayıklar durur. ve hayat geçer.