bay waltz, her şeyden önce iskeleti çok sağlam bir öykü. zira yapısal kurgulaması başarıyla gerçekleştirilmiş. olaylar, belli bir sırayla akıp giderlerken okuyucuya sürekli ileri-geri yaptırılarak zaman kaybettirilmemiş, yormadan, rahatça okuma imkanı sağlanmış.
aslına bakılırsa bu durum, kimi öykü yazarları için pek de tercih edilen bir yöntem değildir. özellikle köstebek ve polisiye türünde öyküler yazan yazarlar, olaylar zincirini; başlangıç, gelişme ve sonuç bölümleri arasında sıkı bağlantılar kurarak, yani okuyucularını sürekli ileri-geri yaptırarak kurgulamayı tercih ederler. bunun iki temel nedeni vardır. ilki, okuyucuyu hiçbir detayı kaçırtmamacasına, tam motivasyonla öyküye bağlayabilmek, ikincisi ise sonuç bölümünü okurken dahi başlangıçtaki olayların zihninde canlı tutmasını sağlayarak öykünün bitiminde, onu okuyucu hafızasında bir bütün olarak resmetmektir.
"...waltz parmaklarıyla masaya vurarak ritm tutarken bir yandan yeni kitabı için düşünmekteydi. bir süre bilgisayar ekranına boş gözlerle baktıktan sonra oturduğu sandalyeden kalktı. düşünmesini kolaylaştırmasını ümit ederek son model müzik setinden metal bir müzik açtı. sağ elinin parmakları yine ritm tutmaktaydı. müziğin ritmine göre adımlar atarak yerine geri döndü ve tekrar ekrana bakmaya devam etti. bomboş bir tuvalde narin, estetik çizgiler aramak gibiydi onun yaptığı. sevdiği, sevmediği her şeyi düşündü, tattığı duyguları düşündü. bu ona birkaç kelime yazmasında yardımcı olabilirdi belki. ama ne kadar düşünürse düşünsün herhangi bir şey yazamadı waltz. kafasında kelimeler ışık hızıyla geçiyordu sanki. onları bir ışık hüzmesi olarak görüyor, okuyamıyordu. biraz dinlenmesinin kendisine iyi geleceğini düşündü ve sandalyesinden kalkarak yatağına uzandı..."
- kusursuz bir durum anlatımı, söylenebilecek hiç bir şey yok!
"...waltz komidinin üstünde duran sigara paketinden bir dal çıkardı ve yaktı. 38 senelik ömründe hangi uç duyguları tattığını düşündü. çünkü waltz'a göre bir sanatçının kaynağı duygularıdır, duyguların temelinde ise yaşadıklarımız, anılarımız vardır. söz gelimi bir şairin güzel bir şiir yazabilmesi için sağlam bir aşk acısı çekmelidir. sanatçılar bu şekilde üretir. daha fazla üretemeyeceğini düşünen sanatçılar ise artık hayattaki en büyük duyguyu tatmak isterler, ölüm duygusunu ve intihar ederler. ne kadar da salaklar, öldükten sonra yazamazsın ki. waltz'un ihtiyacı olan tek bir kıvılcımdı, onu büyük bir aleve dönüştürebilirdi, sadece bir kıvılcım..."
- düşünen ve hisseden waltz. pekiyi! o halde neden onun ağzından yazmıyor yazar ve geniş zaman kipleri kullanarak gereksiz yere kendini ön plana çıkarıyor? yanıt basit çünkü tespitler yapacak ve bu tespitlerini kendi yarattığı öykü kahramanı ile dahi paylaşmaya tahammülü yok! onlar ona ait, bu böyle biline...
bakınız aynı metin şu şekilde kaleme alınsa;
"...waltz komidinin üstünde duran sigara paketinden bir dal çıkardı ve yaktı. 38 senelik ömründe hangi uç duyguları tattığını düşündü. çünkü waltz'a göre bir sanatçının kaynağı duygularıydı, duyguların temelinde ise yaşadıkları, anıları vardı. söz gelimi bir şairin güzel bir şiir yazabilmesi için sağlam bir aşk acısı çekmeliydi. sanatçılar bu şekilde üretirlerdi. daha fazla üretemeyeceğini düşünen sanatçılar ise artık hayattaki en büyük duyguyu; ölüm duygusunu tatmak isterler ve intihar ederlerdi. ne kadar da salaktılar, öldükten sonra yazamazsın ki.
waltz'un ihtiyacı olan tek bir kıvılcımdı, onu büyük bir aleve dönüştürebilirdi, sadece bir kıvılcım..."
- nasıl da samimi bir hava oluşuveriyor. çünkü yazar, ahkam kesmiyor! sadece kahramanının düşüncelerini onun ağzından kaleme almakla yetiniyor.
"...bay waltz masasının üstünden cüzdanını alarak kadına parasını verdikten sonra tekrar sandalyesine oturdu. hala boş bir sayfa vardı önünde. delirmişcesine düşünüyordu waltz. düşünmeye devam etti. odaklanmaya çalıştıkça düşünmekten uzaklaşıyordu sanki. iki saat geçmişti ama waltz'un karşısında hala boş bir sayfa vardı.
"şu an burada harflerin sikişiyor olması gerekliydi" dedi waltz ve hızla sandalyesinden kalkarak kapıya doğru gitti. platosunu giydikten sonra dışarı çıktı..."
tüm edebi türlerde olduğu gibi öykülerde de 'argo' ya da 'küfürlü' sözcüklerin kullanımında çok dikkatli olunmalı, karşılıklı diyaloglar dışında kullanımlarından olabildiğince kaçınılmalıdır. olmadık yerlerde ve olmadık biçimlerde kullanılan bu tür sözcükler; yerlerini yadırgayıp eğriti durdukları gibi öykünün geneline avam bir hava da verebilirler ve bu bağlamda okuyucuyu da ziyadesi ile rahatsız edebilirler. yazın türlerinin tümü için geçerli kural; erotizm ile amiyanelik arasında net ve kalın bir çizgi bulunduğudur ki tecrübeli yazarlar için dahi bu kuralı çiğnemek büyük riskler almak anlamına gelir. işte! sanat tam da bu noktada gerekli olur. yazar, öylesine sözcükler seçer ve onlara o denli güçlü anlamlar yükler ki hem okuyucuyu rahatsız etmez hem de duyguyu, düşünceyi, içinde bulunulan ruh halini kusursuzca betimler.
misalen şu şekilde;
"şu an burada harflerin birbirleriyle çılgınca sevişiyor olmaları gerekliydi" dedi waltz ve hızla sandalyesinden kalkarak kapıya doğru gitti. paltosunu giydikten sonra dışarı çıktı.
bilgedenferrarisatinalanadam'ın kişileri betimleme ve olayları ifade etme konusunda becerikli olduğu rahatlıkla gözlemleniyor. yapısal kurgulama ile yazım kurallarına uyumuysa takdire değer nitelikte. rahatsız edici eksiklik samimiyet. kahramanların kurgulanmış karakterler oldukları; daha insansı, daha içten, daha sıcak bir anlatımla gizlenebilirmiş gibi sanki fakat her şeye rağmen güzel bir çalışma olduğunu belirtmeden geçmek olmaz.