Bugünden itibaren seçimlere 3 gün kaldı. Parti liderlerinin sesleri kısık, yüzleri yorgun; mitinglerle TV kanalları arasında koşturup duruyor, nutuk söylüyor, açıklamalar yapıyorlar.
Kitlelere ve izleyicilere kendilerinin önemini; vatana, millete, devlete karşı duydukları sevisevdanın derinliğini anlatabilmek için, "kaç kelimeyle" hitap ettiklerinin farkında bile değiller.
Nutuklarında ve demeçlerinde kullandıkları kelime sayısı 200'ü aşmıyor.
* * *
Fuzuli şiirlerinde 3 bin kelime kullanmıştı, Victor Hugo 20 bin, Shakespeare 40 bin...
* * *
Toplumların "gelişmişlik" düzeyini; kendi anadillerini ortalama "kaç kelimeyle" konuştuklarını saptayarak değerlendirmeyi benimsemiş "strüktüralizm" diye bir ekol vardır; Türkçesi "yapısalcılık".
* * *
"Yapısalcılık" açısından siyasal liderlerimiz mi çok fakir, yoksa hitap ettikleri kitleler mi, bilemiyorum.
Bendenizin bildiği, Türkçenin gitgide erozyona uğradığı; hem de yeryüzünde en çok konuşulan diller sıralamasında 22'nci olduğu halde.
Ne yazık ki, "yazı" boyutundan yoksun ve gitgide erimekte.
* * *
Krallar, çarlar, imparatorlar, velhasıl aristokratlar döneminde; en üst düzey saltanat "yönetim saltanatı"ydı.
Okyanusların kullanımı ve sermaye birikimiyle birlikte, enerji kaynağı olarak buhar gücünün de keşfinden sonra aristokratların "yönetim saltanatı", endüstri devriminin "üretim saltanat"na dönüşmeye başladı.
* * *
Politik kadrolar ise, "yönetim saltanatı"nı ele geçirip sürdürmekte direniyorlardı.
Ve pozisyonlarını korumak için, silaha büyük paralar akıtıyorlar; silah fabrikatörleri zenginleşirken, -yeterli yatırımlar yapılamadığı için- kitlelerin önemli bir bölümü çapaçul bir ortamda, el elde baş başta yaşamak zorunda kalıyordu.
* * *
Neyse, bugünden itibaren seçimlere 3 gün kaldı...
TV'lerdeki açık oturumlarda, partilerin adayları neler ve neler söylemiyorlar ki?..
Washington'u köşeye sıkıştırmak; AB ile onurlu, gururlu ve haysiyetli bir biçimde oturmak masaya vs...
* * *
ABD silahlarının şiddet eylemcilerinin elinde çıkması, Tahran'la yapılan gaz anlaşmalarının ballandırılması...
Doğal olarak, "yerel yönetim saltanatı"ndan; geometrik olarak gelişen modern teknolojinin, "ulus-devlet" modeli içine sığmayan ve hızla "evrenselleşen üretim saltanatı"na, nasıl geçilmekte olduğu konusu, yok gündemlerde.
* * *
Palandöken Dağı'na kar yağmış; Van sular seller altında; birdenbire pıtıraklaşan yangınlar...
istanbul'da da sıcaklık 32 derece...
* * *
Beykoz'da Abraham Paşa Korusu ise püfür püfür... Küçük semaverlerle çay servisi yapılıyor...
Biraz nefes alıp, birer çay içmeye gelmiş kibar hanım dostlarla selamlaşıyoruz. Bendenize:
- Seçimlerin sonucu sizce ne olacak, diye soruyorlar.
Sezdiğim kadarıyla, şeriatçılığın yoğunlaşmasından kaygılanıyorlar.
- Seçimlerin sonuçları, diyorum; hiçbir zaman sizler kadar zarif ve güzel olmayacak.
* * *
Değişik bir açıdan bakıldığında; nutuklar da eğlenceli, adaylar da...
Kimsenin, 15 milyon nüfuslu Hollanda'nın sadece lale ihracatından sağladığı 10 milyar dolarlık gelirin; 73 milyonluk Türkiye'nin tüm turizm gelirlerine eşit olduğundan söz ettiği yok...
Hollanda'nın tarım ihracat geliri ise, Türkiye'ninkinin 7 katı...
Ve biz, hesaba kitaba bakmadan Irak'a da gireriz; ABD'ye de "hastir" çekeriz...
* * *
Kimin cüzdanı kabarık, kiminki değil; boş verin.
Önce vatan...
* * *
Abraham Paşa Korusu'ndaki havuzda su nispeten az ama, yine de o güzelim yeşil başlı ördekler yüzüp dturuyor. Bir tanesi de, dişisiyle utanmadan sevişmeye kalktı.
* * *
Küreselleşme çizgisi, silahlara para akıtıp duran "yönetim saltanatları"nın törpülenmesi ve artıp duran evrensel üretimle birlikte yoksul yığınların alım gücünün geliştirilmesi doğrultusundaymış; kimin umurunda...
* * *
Kim bilir bir daha yıla bugünlerde neler ve neler konuşulacak; ya hele 10 yıl sonra?..
* * *
Fenerbahçe Parkı'ndan da Adalar o kadar güzel görünüyor ki...