kendine özgü **, bağımsız bir milletvekili adayı. ezber bozacağını söylüyor, ezilenlerin sesi olacağını, bağımsız sol aday olduğunu söylüyor, tbmm'de bir işaret fişeği olmaya soyunuyor.
seçilirse ezber bozup bozmayacağını, ezilenlerin seslerini hakkıyla duyurup duyurmayacağını göreceğiz. solcu olup olmadığı ise tartışmalı. bana göre solcu değil. gerekçelendirmeden liberal olduğunu düşündüğümü ifade ediyorum ancak. başkası da solcudur diyebilir. tartışmıyorum. iyi bir şeyler yapmak isteyen, idealist ve iyiniyetli bir insan olarak değerlendiriyorum baskın oran'ı. özellikle ekşi sözlük'te, baskın oran hakkındaki tartışmalar çok uç noktalarda. yazılanlar ve öne sürülenlere bakarsanız şeytan da diyebilirsiniz, melek de. bir kısım insanlar desteksiz, temelsiz şekilde ağızlarına ne gelirse söyleyip düzeyi alçattıkça, başka bir kısım insanlar da o düzeye inip baskın oran adına düzeysiz bir fanatizme teslim oluyorlar. birey özgürlüğünden, demokrasiden yana olan bir insan fetişleştiriliyor, tek adamlaştırılıyor. bir saflaşma ve karşılıklı salvolar tezahür ediyor.
geçenlerde ezber bozan sözlüğüne baktım şöyle bir. bana mantıklı gelen şeyler söylüyor. örneğin ermeni meselesi hakkında "katliamdır ama soykırım" değildir gibi ya da öyle anladığım bir yaklaşımı var. benim de yıllardır arkasında durduğum düşünce. türban konusunda hizmet alan hizmet veren ayrımını yapıyor. türban üniversitelerde serbest bırakılınca nasıl olsa serbest diye mahallesi ve ailesi tarafından baskılanacak kızları düşününce içim burkulsa da kerhen evet diyorum türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına. ama geri, feodal, yoz mahalle/aile baskısı altında kalma riski bulunan, özgürlük adına aşağılayıcı bir esarete mahkum bırakılmaları sözkonusu kızların da hakları bir şekilde teminat altına alınmalı. bilemiyorum. milliyetçilik konusunda zaten "iyi milliyetçilik diye bir şey olmaz" diye düşünüyorum.
ben baskın oran'ın seçilmesini istiyorum. her ne kadar ermeni konferansı tartışmalarında "şimdi seçim olsa oyumu akp'ye verirdim" demesini sindiremesem de. bunu da akademisyen kürsülerindeki hocaların, beyoğlu nişantaşı kafelerindeki bazı arkadaşların istanbul varoşlarını, orta anadolu şehirlerini ve kırsalını, mahalle baskısını tam analiz edememelerine bağlıyorum. oralardaki siyaset mantığını, zihniyet kodlarını, informel eğitimleri bizzat yaşamak ya da görmek gerekiyor. dışarıdan analiz etmek her zaman doğru sonuçlara götürmüyor. baskın oran bir siyasi değil. akp'nin siyaseten yaptığı özgürlük makyajlarına (o sıra henüz çıkmamıştı ama polis kanunu?), ermeni konferansı konusundaki tavrına bakıp iyiniyetli olarak ve diğerleri ile kıyaslayarak böyle bir söylemde bulunmuş olabilir. siyasette teşriki mesai ettikçe, hele bir de meclise girerse bazı şeyleri daha yakından görür diye umut ediyorum.
baskın oran'ı samimi görüyorum. her fikrine katılmam gerekmiyor. samimi görmem bile artık yeterli bir kriter olabiliyor. öyle bir ülkede yaşıyoruz ki namus herkese olması gerektiği varsayılmasından ziyade, aranan bir kriter haline geldi. namusluluk açısından bakarsak, farzı muhal baskın oran namussuz biri olsa Tbmm'ye milletvekili olarak girmesi ile pek bir şey kaybetmeyiz. ama vicdanlı, namuslu biri ise, ki öyle olduğunu düşünüyorum o zaman bir kazançtır.
ps: baskın oran'a oy vermem için öncelikle sandığa gitmem gerekiyor. gittiğimde de ayşe tükrükçü çeldirici bir şık olmazsa kendisine oy vereceğim gözüküyor.
edit: bir de söylemeden geçemeyeceğim. lahasumut sözcüğüne teknik bir itirazım var. hanefi sünni müslüman derken sünni müslüman demeye gerek yok bence. hanefi zaten hem müslümandır hem de sünnidir. yıllar önce benzer tandansta bir sözcüğü biz best olarak üretmiştik bir arkadaşımla. best'in açılımı ise beyaz sünni türk. best sözcüğünün kendisi de hem o kibiri yansıtması bakımından ironik bir seçim oluyor hem de daha net bir şekilde wasp muadili oluyor.