söykü dergisi sayı 18 taş

entry13 galeri
    11.
  1. bir turkuaz taşı | turkuaz

    iyi kurgulanmış fantastik öyküler; çocukluk yaşlarından itibaren insanların hayal dünyaları ile birlikte ufuklarını, yaşama bakış açılarını genişleten, havsala sınırlarını zorlayıp büyüten, azımsanamayacak önemde edebi eserlerdir. kimi fantastik öykü kahramanları, insanların hafızalarında o denli derin izler bırakırlar ki o insanların sonraki yaşamlarının akışını dahi değiştirebilirler. söz gelimi, dünyayı istila etmeye gelen uzaylıların amiral gemisine, atom bombası yüklenmiş pervaneli zirai ilaçlama uçağıyla girip bombayı ateşleyen ve düşman amiral gemisini havaya uçurarak dünyayı istiladan kurtaran yaşlı pilotun yaptıkları, elbette akla-mantığa sığmaz şeylerdir ama bu fantastik film kahramanını izleyen bir nesil, savaş pilotu olabilmek için hava harp okulu giriş sınavı müracaat formundan ard arda üç baskı yapılmasına neden olmuştur.

    ilk bakışta insana kolay gibi görünse de fantastik öykü ya da roman yazımı, girift yapısal dengelerin büyük bir özenle kurulmasını ve korunmasını gerektiren zorlu bir uğraştır. hele ki bu türün hedef kitlesinde çocuklarla birlikte büyükler de varsa, bu dengeleri kurmanın önemi bir kat daha artar. örneğin, harry potter serisinin, gerek roman gerekse film olarak tüm dünyada gördüğü büyük ilgi ve beğeninin temelinde; kahramanlarının, onlara kazandırılan engin hayal gücüne dayalı insanüstü niteliklerle donatılmaları, bu nitelikleri en etkileyici biçimde ortaya koyacakları olayların titizlikle kurgulanması, romanın sözlü tasvirlerindeki doyuruculuk, filmi için hiçbir masraftan kaçınılmaksızın hazırlanan etkileyici dekorlar, ses ve görüntü efektlerinin seyirciyi alıp olayların içerisine sokan üstün başarısı vardır. bu bağlamda, ishak alaton'un "insan eliyle yaratılmış güzide eserler, asla bir tesadüf eseri değildirler" vecizesini de doğrulayan çok başarılı bir örnektir kuşkusuz.

    "firuzenin saçları dalgalardı. denizin köpük köpük dalgaları. firuzenin elleri yapraklardı, rüzgardan etkilenecek kadar narin yeşil yapraklar. firuzenin gülüşü açan güneşti. sıcacık, insanın içini ısıtan güneş. firuzenin utangaçlığı vardı, firuzenin alçakgönlü... firuzenin aşkı vardı, atmak için bekleyen bir kalbi..."

    ilk bakışta okuyucuyu etkileyen, şiirsel bir anlatımla sürükleyip öykünün içerisine çeken bu güzel ifadelere diyecek bir şey yok elbet! ama detaylı analizinde, gözlerimize istemsiz bir anlatım hatası takılıveriyor; "...firuzenin elleri yapraklardı, rüzgardan etkilenecek kadar narin..." tümce buraya kadar çok güzel ama "...yeşil yapraklar." olmuş mu? hayır! "firuze, fantastik bir öykü kahramanı olduğuna göre elleri neden yeşil olamasın?" diyecek oluyoruz fakat bu durumla çelişen bir bölümün de var olduğunu görüyoruz öykünün ilerleyen bölümünde;

    "...firuze, adının rengindeki gözleriyle herkesi büyülemişti bir insan olarak yaşarken. altın sarısı saçlarını örüp turkuaz gözleriyle gülümsediği insanlar ondan deliler gibi etkileniyorlardı..."

    anlaşılıyor ki firuze bir insan ve insanların elleri rüzgardan etkilenecek kadar narin olabilirler ama 'yaprak yeşili' olamazlar. devamındaki ifade de, "...firuzenin aşkı vardı, atmak için bekleyen bir kalbi..." yerine, "...firuzenin aşkı vardı, |coşkuyla| atmak için bekleyen bir kalbi..." şeklinde kurgulansa, anlam bütünlüğü daha iyi sağlanabilirdi kanımca. zira, yaşayan bir insan kalbi, aşık olmasa da atar. dolayısı ile burada vurgu yapılması gereken; firuze'nin 'aşkın verdiği coşkuyla atma isteğindeki bir kalbe' sahip olmasıdır. sonra, yazım kuralları açısından doğru olmakla birlikte 'deliler gibi etkilenmek' ifadesi 'delicesine etkilenmek' biçimde kullanılsa, kanımca daha edebi bir tavır sergilenmiş olurdu.

    "birinci tanrı ilk gün gitti firuze'nin yanına. firuzeyi ilk defa gören bu tanrı ona gerçekten aşık olmuştu..." birinci tümcenin kurgusunda sırıtan bir hal var! buna sebep, 'birinci tanrı' betimlemesi. onun yerine, adlandırma yapılsaymış keşke diye düşünmeden edemiyor insan: "tanrı heraklis, ilk gün gidendi firuze'nin yanına ve onu ilk defa görüp aşık olandı." gibi iki tümceyi birleştirerek örneğin. sonra, birinci tümcede |firuze'nin| olarak yazıyorsak, ikinci tümcede de |firuze'ye| şeklinde yazmalıyız ve bunu, firuze'nin güzelliğinden değil özelliğinden sebep öykünün genelinde tekrarlamalıyız.

    "...o an doğayı yeşile, denizleri maviye, güneşi sarıya boyadı tanrı. kimseye bir daha tek kelime dahi etmedi."

    ilk tümceyle mükemmel bir girişe şahit oluyoruz fakat ikinci tümce... işte! bu tür durumlarda devrik tümceler birer kurtarıcı gibi imdada yetişirler ve anlatıma verdikleri şiirsel havayla okuyucuyu derinden etkilerler.

    şöyle ki;

    "...o an doğayı yeşile, denizleri maviye, güneşi sarıya boyadı tanrı ve kimseye tek kelime dahi etmedi bir daha."

    çoğu okuyucu nezdinde pek de önemsenmeyen bu tip kusurların ortaya konulmasından amaç; hiç de alışık olunmayan bir tarzda; bir şarkı sözünün öyküleştirilmesi şeklinde kaleme alınmış*, fikriyle yaratıcı, kurgusuyla nitelikli bu çalışmanın; 'çok güzel'e, hatta 'mükemmel'e ulaşmasını engelleyen ayrıntıların neler olduğunu göstermek ve örneklemektir kuşkusuz.
    0 ...