istasyon kapısının açıldığı yarı açık avluda, 4 ihtiyar kendinden geçmiş halde caz yapıyordu. o kadar doğal ve o kadar tutkulu çalıyorlardı ki, kendilerini dinleyen tek bir kişi bile olmadığının farkında bile değillerdi. yıllar sonra düşünüyorum da belki farkındaydılar da umurlarında değildi. belki de, lakaytlığıyla ünlü fransız romancı françoise saganın, caz, aşırı yoğunlaşmış lakaytlıktır dediği haldeydiler o sabah bunu bilecek durumda değildim. tek bildiğim, hayatımda ilk kez canlı bir caz icrası dinlemekte olduğumdu. herkesin dinlediği birkaç popüler caz şarkısı, filmlerden kulağımda kalan tınılar dışında hiçbir fikrim yoktu. sorulsa, bilmiyorum demek yerine caz çok sıkıcı deyip kestirip atacak kadar önyargılı olmama yetecek bir cehaletim vardı