resmen insanı zinaya teşvik eden organizasyonlardır.
bugün haftasonuna giriş ve yeni başlayanlar-eski çalışanlar kaynaşsın diye bir "bowling organizasyonu" icad ettiler başımıza. ve hiçbir mazerete de tölerans tanımadılar pek muhterem yönetim kadromuz. "peki" dedik el mahkûm, göt gardiyan. 4 farklı grup oluşturduk ve başladık oyuna,
son günlerdeki can sıkıntısının hıncını çıkartabileceğin ve "bana kötü davranıyorsun" yanıtını almayacağın yegâne şeydir belki de bowling topu. önce gülle gibi olanla başladım, giderek hafiflettim numaralarımı ve en sonunda pembe top(en hafif toptu o kız topu) ile devam ettirdim.
ikinci atıştan sonra hilal geldi ve "senin yerine bir atış yapayım mı" diye sordu "pekala" dedim "sahne senindir" 8 kukayı yerlebir etti o boyuna rağmen(ki tıfıldan beklemezdim) "baaak" dedi kibirli kibirli. "hadi" dedim "ikinci atışta kalan ikiyi de indir de görelim" diye ekledim "ıımm mmm ama ben onları vuramam ki" dedi, "bunun için bir erkek lazım, izle" dedim ve kenardaki kirişe yaslanarak izlemeye koyuldu. "bak" dedim topu kucaklayarak "delikler, umrumda değil" diye vurguladım, güldü.
"gerçekten değil" diye ciddi tekrarladım. "peki" dedi "ne umrunda" "ağırlık" dedim ve bileğime yasladığım topu döndürerek salladım. belki de zibilyon kere yapsam başaramayacağım şekilde kalan iki kukayı indirmiştim. gözbebeklerini ayırarak "mmmm" dedi ve gitti kendi parkuruna. sonra her ikinci atışında çağırdı beni "böyle mi" diyerek kavradığı topu gösterdi her defasında. ve hep "evet" diyerek savuşturdum. sarı saçlarını sevmiyordum hilal'in. 3 kereden sonra sormadı ve oynamaktan da vazgeçti oyunu. yerine hep başkaları yaptı atışı.
sigara içmeye kapıya çıktım sonra, canım sıkılmıştı yoktan yere. hırsımı alabilirken, birden garip bir şekilde gene o kadın dünyasında bulmuştum kendimi. ulan sen, benim neyim oluyorsun ki kadın tribini çekeceğimi sanıyorsun? sonra arkamdan bir elin sırtımda gezdiğini hissettim "ateşin var mı" diye soruyordu çakmağımı, avucuna bıraktım ve sigaramı yarım söndürüp girdim tekrar içeri.
ikinci oyunda artık herkes yorulduğunu hissetmeye başlamış, o yüksek seviyedeki enerjiler giderek düşüşe geçmişti. biraz daha fazla oturuyor, bir yandan bir şeyler yudumluyor ve bir yandan da ağır ağır atış yapıyorduk. hilal gelip yanıma oturdu "bir hâl var sende son bikaç gündür" dedi, "vardır" dedim uzatmak istemediğim için "garip bir hal" diye ekledi ve "olabilir" dedim "anlatsana n'olduğunu allasen" dedi "benim sıram, atışımı izle" dedim ve kaçtım.
oyun bittiğinde ekipteki erkekler vaktin erken olduğunu düşünerek biraz takılmaya karar verdik. kadıköy'de babil kafe'ye gittik(son günlerde hemen her akşam uğruyor, biraz vakit geçiriyorum burada). sonra ömer başladı anlatmaya yaşadığı en ateşli seks hikâyesini, sonra fetih girdi konuya kuzeni ile "bir am davasına" kalkıp da günübirlik edirne'ye gittiğini, sonra taylan sözü alıp da pavyon karılarına getirdi, inan tek bira ile sarhoş olmuştu resmen. herkes 1'er, 2'şer bira içene kadar 6 tane bira içtiğimi farkettim.
önce kendimden, sonra arkadaşlarımdan, sonra şirket organizasyonlarından utandım. sonra "tuncay abi" dedim babil kafe'nin işletmenine "bir tane daha alabilir miyim?".
şirket organizasyonlarına bir yenisi eklendi böylece. gene de hilal haklıydı ve belki de iyi niyetliydi üstelik;