2 mayıs'ın ilk dakikalarından bildiriyorum, etraf sakin görünüyor. kaldırımları parçalayanlar, mobeseleri kıranlar, esnaf dükkanlarını, polisleri ve polis araçlarını taşlayanlar, etrafa ses bombaları, molotof kokteyli yağdıranlar, tazyikli su, biber gazı ve dayak yiyenler falan hepsi rahatlamış olmalılar. gerideyse birçok maddi zarar ve yaralıların dışında, şu dakikalarda komada hayatta kalma mücadelesi veren 17 yaşındaki bir kız kaldı.
ne içindi bütün bunlar? şuursuz bir muhalefet için, saçma sapan bir inat için.
30 yıldır 1 mayısçılara kapalı olan taksim meydanını açan ve bu günü resmi tatil ilan eden hükümet, taksim'deki yayalaştırma çalışmasından ötürü bu yıl burada kutlama yapılamayacağını açıkladı. zira meydanda geniş katılımlı kutlama için uygun bir ortam yoktu. ben de gittim gördüm, sahiden olası bir provokatif harekette can kayıpları yaşanırdı. durum sendika başkanlarına bu şekilde anlatıldı. bu seneki kutlamalarda grup halinde 30, 40 metrelik şantiyelerden yuvarlananlar olmasın diye onlara kazlıçeşme meydanı önerildi. seneye ise daha ferah bir taksim'de yapacaklardı kutlamalarını. ama karşı tarafta bir tane aklıselim insan olmadığı için meydanlar da yanlarında cephanelik taşıyan yüzleri kapalı vatansever teröristlere kaldı.
ihsan eliaçıkın sürüsü de o meydanlardaydı. işe anasayfalarında şuara'nın 39. ayetini kendilerine mal ederek başladılar. o ayet şöyleydi, "onlar ki, zorbalıkla karşılaştıklarında birlikte mücadele ederek galip gelirler!". sonrasında da zorbalıkla mücadele için tekbir getirerek kendi devletlerinin polisine saldırdılar ve galip gelemediler. antikapitalist müslümanlardı onlar. sadece müslüman olmayı becerebilselerdi zaten otomatikman antikapitalist olacaklardı oysa.