geçenlerde devlet dairesinde ufak bir işim vardı. gittim, müdüre gitmem gerekti ve müdüre de gittim. odanın kapısına geldiğimde bir başka memur içeriden çıkarken "telefon ile görüşüyor, müsait değil" diye uyardı. "peki" dedim kendi kendime ve saatime baktım tam 3 dakika bekledikten sonra kapıyı tıkladım ve pataküte daldım içeri "gel" komutunu beklemeden. yayıldığı koltuktan sağ el işaret parmağını kaldırarak anladığım kadarı ile beklememi işaret etti. "tam üç dakika kapıda bekledim, telefonla görüşme süreniz doldu." dedim "sonra görüşürüz" diyerek telefonu kapattı ve ilk söylediği şey "sen kendini ne sanıyorsun" oldu ve "vatandaş" olarak cevabını buldu bu soru. "bana yönetmelikle ilgili bilgi verdiğine göre" dedi, "dilerseniz aynı bilgiyi sabaha kadar tekrar ederim ama şu anda acelem var" diyerek evrakları uzattım. "bilmemnerenin vermesi gereken evrak yok" dediğinde "gerek de yok, işimi halletmeyecekseniz bunu açıkça söyleyin" dedim. "bu ne cür'et" diyecek oldu "cür'et değil, görevinizle ilgili ufak bir hatırlatma. ben evraklarımı geri alabilir miyim?" diye sordum, "imzalamadan mı vereyim" dedi, "buna yetkiniz yok müdür bey ama dilerseniz deneyebilirsiniz, savcı bey özellikle bu gibi durumlarla çok ilgileniyor şu sıralar artan şikayetler üzerine" dediğimde "al arkadaşım" diyerek imzaladığı evrakları uzattı "ver arkadaşım" dedim, bozuldu.
ulan göt, ulan yavşak diyeceğim(ki dedim. bunu diyebilirim zira isim ve kurum bilgisi yok) orada götünü yayacak, akşama kadar telefonda laklak yapacaksın, bir de üstüne artistlik yapacaksın. maaşını ben ödüyorum lan senin(çok seviyorum bu geyiği, yapmadan geçemezdim), denyo.