sevgi üzerine kurulmuş sıcacık bir hikayedir. ağaç, yarasa gibi yok edilemez dostlukları olan masum bir çocuğun ağzıyla anlatılır. fakat sanıyorum kitabın anlatmak istediği asıl mesele, son kısımdan da anlaşılacağı üzere çocukların dışarda tutulmaması gerektiğidir. çünkü çocuğu aşağıda bırakmak demek geride kal demek. ve bu korkak tutum onların dünyayı geç keşfetmelerinin sebebi. e bu halde, hep koşan, sorgulayan, olmazı arayan, yere düşen, ayağa kalkan, hata yapan, pişman olan özleyen, ağlayan zeze'nin, her çocuk için iyi bir örnek olduğunu inkar edilebilir mi? yasaklanması, uzaklarda tutulması gereken kendisi değil de, ona şiddet uygulayan, önünü kesip, tek bir sokağa kıstırmaya çalışan günümüz beyinsizlerin ta kendisi, değil mi?