ulu roman

entry4503 galeri video8
    2849.
  1. Ağustosun kavurucu güneşi altında ilerliyordu albırtın içinde bulunduğu gemi. yol boyunca yunuslar balinalar ve karadenizde hiç görmediği envai çeşit deniz canlısıyla karşılaştı. albırt gün boyu güvertede oturup güneşe aldırmadan etrafı seyrediyordu. sonra kaptan edvırd geldi, "lan geri zekalı mısın oğlum ? ziktir git kamarana, güneş çarpacak sonra" dedi. kaptanın bu sitemkar sözlerine aldırmamıştı bizim deli fişek. Pek de umursamıyordu açıkcası neyin çarpacağını. Onun düşündüğü, gördüğü tek birşey vardı. Gün boyunca onu hayal ediyor, geceleri olunca da gözüne uyku girmiyordu. günler sonra kaptan kamaraları dolaşırken albırtın kapısının yuvarlak buzlu camından ışığının yandığını farketti. Bunu gören kaptan çok sinirlendi, hemen bir tekmede kapının kilidini kırarak daldı kamaraya. sert bakışlarını elinde kağıt kalem birşeyler yazan albırtın gözlerine doğru yöneltti. albırt öylece oturuyordu ve düşünüyordu. bazen yüzünde anlamsız bir tebesssüm oluşuyor ve akabinde yerini derin bir kedere bırakıyordu. içinden "geldi yine tipini ziktiğimin kaptanı" diye geçirdi.

    Sinirlenmişti edvırd. Gecenin bir yarısı bu ışık yakma olayı da nereden çıkmıştı? "Ayda gaç lira elektirik faturası ödüyoz biliyon mu lan piç! Okuyup da profesör mü kesilecen başımıza!" Diye bağırdı ve albırtın ders çalışmadığını, şiir yazdığını görünce "hem hikayenin başından beri hep bi düşünceli ruh halleri, böyle bi cool takılmalar görüyorum sende ama cenifırın zerre umrunda değilsin olum" dedi. içinde patlamaya hazır olan bir volkan misali kulaklarından ateş çıkartıyordu albırt. Sözlerini bitirdikten sonra merakla albırtın ne cevap vereceği bekliyordu edvırd. Albırt kadir inanır edasıyla bir anda soluna döndü ve edvırdı bu şekilde bir şoka uğrattı. Albırtın bakışları karşısında ışık görmüş tavşana dönen edvırd ise ne yapacağını bilemedi ve albırt yapıştırdı soruyu ;
    "sen hiç aşık oldun mu lan göt!" Dedi
    Edvırd kendinden geçmişti, elleri ve ayakları titremeye başlamıştı. Tıpkı denizden yeni çıkmış hamsi balığı gibi titriyordu.
    Fonda 'the luck dizisinin soundtrackı olan müzik' çalıyordu. (Hani şu rich file'ın olan)
    Kaptan bir anda derin düşüncelere dalmıştı, az önce kapıya tekme atan o adamın yerine bir anda leyla ile mecnun dizisindeki ismail abi gelmişti sanki. Düşündü edvırd, düşündükçe daha da eğdi başını.
    "Oğlum iyi güzel, atar gider yaptın hikayeye de karizmatik bir hava kattı da ne diye küfür ediyon amk. " dedi.
    Fondaki 'the luck- rich file' adlı parçanın yerini 'ahmet kaya- siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz' adlı parça aldı. fazla söze gerek yoktu, zira fondaki şarkı edvırda herşeyi anlatıyordu. "özür dilerim" dedi ve kapıyı çekti. Kapı kapanmamıştı. Albırt sinirlendi "ulan sen ne mal herifsin böyle, seni bu hikayeye alan yazarın ben... - tam sözlerini tamamlıyordu ki bir anda cümleyi tekrar başa aldı. - seni bu hikayeye alan yazar eminim çok yakışıklıdır" dedi ve" oğlum kilidi kırılmış kapı kapanır mı hiç!" Dedi. Kaptan tekrar bir aydınlanma yaşamıştı. Haklıydı albırt. Kilidi olmayan kapı kapanmazdı. Hemen kapının önüne birşeyler koyarak kapının açılmasını önleyebileceğini düşündü. Odadaki yastığı aldı ve çıkarken kapının önüne koydu.

    Bir karar almıştı albırt, avusturalyanın kuzeyinde ıssız bir adada inecek ve tıpkı rambo gibi inzivaya çekilecekti. Ne geçirdiği sayısız trafik kazası ne de onca ölüm tehlikesi onu yıldırmıştı yaşamaktan. gündüzlerini gece yapan ona acı veren tek birşey vardı... bir-iki damla gözyaşı süzüldü gözlerinden. bu gece onun için ne son gece olacaktı ne de gözlerinden akan yaş son damla.

    Dur diyorum zamana.
    Dur diye haykırıyorum!
    Durmuyor.
    Kurulmamış hayaller,
    Yaşanmamış anılar,
    gözyaşlarım,
    Sen gibi,
    Sel gibi,
    Aktı, gitti...
    0 ...