acı cekmek ozgurlukse
ozgurduk ikimiz de
o yuvasiz calikusu
bense kafeste kanarya
o dolasmis daldan dala
savurmus yuregini
ben bolmusum yuregimi
baskaldiran dizelere
kavusmak ozgurlukse
ozgurduk ikimiz de
elleri ciglik ciglik
yanyana iki dunya
ikimiz iki dagdan
iki hircin su gibi
akip gelmistik
bulusmustuk bir kavsakta
unutmustuk ayriligi
yok saymistik ozlemeyi
sarkimiza dalmistik
mutluluk mavi cocuk
oynardı bahcemizde
aramakmis oysa sevmek
ozlemekmis oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmis
dussel bir oyuncagi
yalanmis hepsi yalan
sevmek diye bir sey vardı
sevmek diye bir sey yokmus
acilardan artakalan
iste o bakislarmis
bugu diye gozlerimde
gun batimi bulutlarmis
yalanmis hepsi yalan
savrulup gitmek varmis
ayrı yorungelerde...
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframizı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi baştan.
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.