dostoyevskinin kaleme aldığı muazzam eser. Eserde hastalık imgesi üzerinden ilerleniyor. Prens Mışkin'in mevcut "hastalık" durumu yani saflığı, insanlara olan inancı öyle güzel anlatılıyor ki hemen aklınıza şu soru geliyor; Mışkin'in bu durumu hastalıksa, iyi olma, sağlıklı olma hali nedir? insanlar tarafından sevilmek için onlar gibi mi olmak gerekiyor? yoksa asıl hastalık insan - hayır- herkes gibi olmak mıdır? Dostoyevski'nin diyaloglardaki ustalığı da ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husus. Şuan adı hatırımda olmayan verem hastalığına yakalanmış biri anlatılıyor Budala romanında, onun vasiyet olarak kaleme aldığı mektup da bence insanı yerlebir etmeye yetecek türde... Veremli karakterin kendisi bizzat albert camusnün bahsettiği "uyumsuz kahraman" tipine uyar. istemediği bir hastalığa yakalanmış, birkaç haftalık ömrü kalmış biri. Aynı zamanda intihar etme girişiminde bile başarısız olan biri...