gerçekten aşık olduğunuz zaman isteseniz de yapamadığınız durumdur.
üniversitedeki ilk yıllarımda bir kıza aşık oldum. daha doğrusu olduğumu sandım. bir kaç ayda o kadar hızlı ilerledi ki her şey, bir baktım ki kız benim yerime planlar yapıyor. mezun olduğum vakit çalışacağım yerleri ayarlıyor, hangi şehirde yaşayacağıma karar veriyor bilmem ne. ben ezdirir miyim kendimi? çektim resti. dedim ki "planlarını bensiz yap, ben sana benim gittiğim her yere gel diyor muyum ki sen benden böyle bir şey istiyorsun?" haklıydım da tabi. o kıza çıkma teklifi de etmemiştim mesela. çünkü teklif yapan kişinin her zaman aciz duruma düştüğüne inanmışımdır. düşünsene, bir kıza gidip "seni seviyorum" diyorsun. aşkını belli ediyorsun. o kıza bütün kartlarını gösteriyorsun ve kaderini resmen ona teslim ediyorsun. böyle saçmalık olur mu?
ama oluyor işte. seneler sonra bir kıza aşık olduğumu anladım. başta kabul edesim gelmedi ama evet. kendimi yapayalnız hissettiğim bir dönemde, öz annemle babamla bile konuşurken içimin daraldığı, bunaldığım, arkadaşlarımla gezerken tozarken bile ruh gibi ortalıkta dolandığım bir dönemde, bu kızın yanındayken kendimi mutlu hissediyordum. onunla konuşmak, sesini duymak beni mutlu ediyordu. şimdi o kız için hayatımda başka hiç kimse için yapmadığım şeyleri yaparım. bir teşekkür bile beklemem. mutlu olsun yeter benim için. ben onun için en büyük aptallığı yaptım. ve şu an dünyada en çok istediğim şey, çıkıp karşısına: "seni seviyorum, sana aşığım. al bu yürek de senindir. eğer ki hislerim karşılıksızsa da öyle olsun. ben yine de senden başkasına aşık olamayacağım" diyebilmektir biliyor musun? ne taktiği, ne aklı, ne mantığı? akıllı adam aşık olmaz ki.