öğle sıcağında gıcırdayan bir kapıyı seyrederken buldu kendini. oturduğu iskemle pek rahat olmasada halinden pek memlundu. koridor uzun ve sessiz görünüyordu ancak bu sessizlik yerini uzaktan yavaş yavaş yaklaşan ayak seslerine ve telsiz kargaşasına bırakıyordu. ne olmuştu ? yada nasıl olmuştu ? anlam kazandıramadığı bu iç ses saçmalığı kendini yükselen seslere ve acıya teslim etmişti. evet bu kesinlikle saf acı olmalydı.. kesinlikle yaşıyordu ve şuan buna çok pişmandı.
kısım 2
kişiliksiz bir aşık gibi eski sevgilileri taklit etmek, işemenin verdiği mutluluğu methiyelerle süslemek.. karlı bir cumartesi gecesi bir abajur ışığında tek başına oturmuş bunları düşünüyordun. koridor boyunca uzanan el dokuması o yolluk bilirdi hayatın ne denli dramatik olduğunu.
herşey bitmişti. herşey bir anda yerle bir olmuştu. tüm hastane geri sayımı tamamlamış bir bomba kadar acımasız ve soğuktu. el yordamıyla birilerine tutuna tutuna adımladığın o koridor şuan alışılmamış bir şekilde sessizliğe gömülmüş sana bakıyordu. boş sedyeler üzerlerinde birikmiş kan pıhtılarıyla o kadar hüzünlü duruyorlardı ki.. daha fazla dayanamadın bu manzaraya ve ağlamaya başladın.
olur öyle bazen.
bazen daha fazla acı çekmek için ağlar insan. ağladıkça acıları katmerleşir, katmerleşen acılar daha fazla göz yaşı olur. son damla gözyaşıyla beraber son kez araladığın oda kapısından yarım yamalak baktın ona..
karlı bir cumartesi gecesi üst geçitlere pineklemiş çorapcılar, mendilciler ve oyuncakçılar bilirdi hayatın ne denli dramatik olduğunu.