hukukun güvenilirliğini gözler önüne seren kadındır. şimdi şurada yazılmış olan 160 küsür entriyi okuduğunuz zaman şöyle bir genel yargıya ulaşıyorsunuz: 1. kadın haklıdır, yaptığı şey de doğrudur.
2. kadın haksızdır, yaptığı şey yanlıştır, vahşiliktir, caniliktir.
1. argümanı savunanlar çoğunluktaymış gibi sanki. ve bunların 2. argümanı savunanlara cevabı şu: eğer işini hukuka, adalete bıraksaydı adam hak ettiği cezaya çarptırılamayacaktı. kadın da mağdur olduğuyla kalacaktı. "kirlenmiş" olacaktı. işte zurnanın zırt dediği yer tam da burası. devlet bir meşru güç olarak burada suçlunun cezasını vermek ve de mağdurun hakkını teslim etmekle yükümlüdür. bunu da hukuk kuralları çerçevesinde yapar. hiç kimse devlete "ulan sen kimsin ki benim davalarıma bakacaksın, sen kimsin ki benim mağdur olduğum yerde benim hakkımı alacaksın? benim yerime hüküm vereceksin?" demez. çünkü medeni bir düzen içerisinde hepimiz biliriz ki adalet, mağdurun suçludan intikamını alması kadar basit bir şey değildir. hepimiz biliriz ki, bir insan başka bir insana üç kuruşluk borcunu zamanında ödeyememişse mesela, o adamın hak ettiği ceza ölüm değildir. olmamalıdır. bu yüzden de bizim adımıza hüküm verme ve adaleti tescil etme görevini sorgusuz ve sualsiz devlete ve onun organlarına teslim ederiz.
peki devletin hukuku bizi tatmin etmiyorsa? devletin gücü, bizi korumaya yetmiyorsa? işte o zaman polat alemdar mode:on deriz şekil 1.a da görüldüğü gibi. üzücü, korkutucu, düşündürücü bir durum.