Öncelikle, entry çok uzun, özeti yok. sıkılmadan okunulacağına inanıyorum.
hayattaki en sevdiğim insan büyük teyzemin küçük kızıydı. doğduğundan beri onun için yapabileceğim herhangi bir şeye üşenmedim. aramızda aşağı-yukarı 8-9 yaş var. siz adını yağmur bilin.
10 yaşını geçmesiyle birlikte yapabileceklerim de istekleri de merakı da çoğaldı. böylece oyun oynamaktan kıstığı vakitlerde daha çok konuşabiliyor, daha çok şey paylaşabiliyorduk. artık daha hızlı büyüyordu.
kişiliğinin temelleneceği bu zamanlarda sorularını cevaplarken aklının ermeyeceğini düşünerek, çocuktur diye geçiştirmedim. cevaplarımla merakını gidermeye çalışırken yönlendirmekten kaçındım. elimden geldiğince seçeneklerden, alternatiflerden, ihtimallerden bahsederek, seçmeyi öğrensin istedim. mümkün olduğunca yetişkin, akıllıymış gibi konuştum, böyle iletişim kurdum ama severken de çocukluğunu göz ardı etmedim. bir resmiyet söz konusu değildi yani. oturup ciddi ciddi allah' ın varlığını tartıştığım da aynı çocuktu, 5 dakika sonra parmak atıp bununla eğlenen de. bileğimi ısırıp saat yapan, koltukta oturduğumda üzerine bastığı ayağımı kaldırmamı söyleyip, elimi tutarak dengede durmaya çalışarak oyun oynayan, ablasının boşanmasından, babasının aranmasından, annesinin hastalığından konuşup, saatlerce arkadaşlarını anlatan, gece 2lere kadar süren konserlerde kenan doğuluyu, tarkanı, şebnem ferahı dinleyebilmesi için refakat ettiğim de hep aynı çocuktu.
iki yıl önce her şey tersine dönmeye başladı. yağmurun zamanla beliren muystii ile evlenme isteği, ona olan aşkının ileride de devam etmesi; evet, bir çocuğun ağabeyi konumundaki kuzenine aşık olması ve büyüdüğünde iğrenç, sapkın bir hal alacak olması ihtimali yüzünden ailesinin onun iyiliği için müdahale etmesiyle her şey bombok bir yere vardı.
önce çocuk bu konunun ciddiye alınması ve annesi ile ablalarından aldığı uyarı yüzünden aptallaştı. artık muystiiye karşı herhangi bir yakınlık göstermenin iğrenç olduğunu sanmakla beraber ailesince cezalandırılacağını düşünerek tedirgin olmaya başladı. sarılmaktan, öpmekten, yan yana oturmaktan, yalnız kalmaktan korkar ya da utanır oldu. sonra mümkün olduğunca az konuşmaya başladı. bir ara iş öyle bir yere geldi ki benden kaçar oldu. bir süre sonra neden böyle soğuk davrandığını sorduğumda anlattı, annem kızıyor dedi. önce çok umursamadım. teyzemin eski kafalılığına verdim. diğeri çocuk zaten. kafası karışmıştır, üzerine gitmiş olmayayım diye gerisini üstelemedim.
birgün teyzemlerin yazlığındayken annesinin bağırdığını duydum. gece neden yanında yatmadığına dair fırça atıyordu. o gece bahçede oturuyordum, yağmur da geldi, her zamanki muhabbetler. sbs sınavı mı ne vardı o zaman, hangi liseyi tercih edeyimden bir girdi, hadi şarkı söyleyelimden çıktı. annesinin karşısındaki odada yatıyordum ben. uykum gelince gittim odaya, o da karşımdaki yatakta yattı. normalde annesiyle yatardı. teyzemin "sen niye yanımda yatmadın?" dediğini duydum, aşağı bir indim, geçmiş çocuğun karşısına, dikmiş gözlerini, bozuk plak gibi tekrar tekrar soruyor: gece neden benim yanımda yatmadın sen?. işin rengi orada değişti tabi. artık iş cusanın hem pedofili hem de ailenizin ensesti olabilirliğine gelmişti. insanım ya; ucu bana dokunana kadar yavşakça koruduğum sakinliğimi bozdum en kısa zamanda. ablalarıyla konuştum, böyle böyle dedim. hiç öyle şaşırmış bir halleri olmadığını ve cümlelerine ama, ama, ama diye başladıklarını duyunca bende jeton düştü. teyzemle konuştum, önce öyle şey olur mu, sen yanlış anlamışsın dese de zorlayınca döküldü. biz senden korkmuyoruz da çocuk büyüdüğünde de böyle olursa diye çekiniyoruz falan filan. bir sürü kıvırdı durdu. akrabalardan birisi duysa suratlarına tükürürler çünkü, onun farkında. sözü ben aldığımda yağmurun çocuk olduğunu, bu yaşlarda böyle zannetmenin normal olduğunu, onu üzmeye değmeyeceğini, çok değil bir yıl sonra liseye başlayınca kimin nerede olduğunun farkına varacağını söyledikten sonra yağmurun üç beş yıl önce de öz ağabeyine aşık olduğunu hatırlatarak bu konuyu kapatmak istedim. o ise bütün bu söylediklerime karşılık, yağmurun, kendisine göre aşırı(?) davranışlarını dayakla, tokatla, bağırarak bastırmam gerektiğini söyledi.
böyle böyle zamanla teyzemlerden kopmaya başladım. dolayısıyla yağmuru da daha az gördüm. az görmek bir yana, bu sefer ben de onun gibi oldum. eve geliyorum, öpeceğim, tedirgin oluyorum. bir şey soracağım, sanki herkes bana bakıyor. kendimi sapık gibi hissettim. bunun geçmesi, bu tedirginliğin getirdiği soğukluk bir yıl kadar sürdü. o bir yılın sonunda benim bildiğim çocuktan eser kalmadı. şimdi 15-16'sında. anlayışlı, sevecen, affedici diye söylemesem de içten içe doktor olmasını dilediğim çocuk 30lu yaşların ortasında, bir grup insana karşı intikam isteğiyle yanıp tutuşan, kinlenmiş, asabi bir kadın olmuş çıkmış sanki. tıpkı ablası, annesi gibi.
genel olarak dayattığınız bu toplumsal ahlak(?) kurallarının nereye vardığını görünüz efendim. katkılarınızdan dolayı, bu zihniyeti oluşturduğunuz ve geliştirdiğiniz için siz çağdaş insanlara teşekkürü bir borç bilirim. akraba evliliklerinin zararlarındansa insan kuzeniyle yiyişir mi diyerek işi sikiş-sokuşa getirin ki çocuklar kendilerini orospu sanıp içlerine kapansın, ahlaklı olsun. aferin.
neyse, bu kadar yazmış, kafa ütülemişken akraba evliliğine, enseste de bir dokunayım bari. dokunayım, dokunayım ya.
öncelikle; bir insanın herhangi bir konudaki yorumu iğrenç, kötüden ibaret ve sorduğunda bu yargısını dayandırabildiği bir yer yoksa ya da dayanağı mantıksızsa bana ufaktan ufaktan gelmeye başlıyorlar. genel olarak mesnetsiz, içi boş konuşan insana tahammülüm yok.
madem konu ensest üzerinden yürüyor, biz de buradan girelim o zaman. bir kere mevzunun kuzenle sevişmek ensesttir ve ensest iğrençtir üzerinden yürümesi tam bir dangalaklıktır. sertleşiyorum farkındaysanız. dedim ya, tahammül edemiyorum.
aklı başında ve özgürlükçü insanlar olarak konuyu iğrençlik değil, zararlarınca ele almalıyız. kime göre, neye göre diye sorarlar yoksa adama. haddimize düşen bu kadarıdır.
birilerinin sevişmesinin bize girip çıkan bir yanı yok. ne üzerimize bomba atıyorlar, ne bir şeyimizi çalıyorlar, ne bizi buna zorluyorlar, ne canımıza kastediyorlar, ne de kötü bir şey yapıyorlar. aşk ne zamandan beri iğrenç bir hal alır oldu? ne zamandan beridir kötü? kimse kimseye kiminle sevişeceğini, kiminle sevişmeyeceğini söyleme hakkını görmesin kendinde. yok, ben söylerim diyen varsa ben de söylüyorum o zaman: herkes önünden yesin. inanın refah seviyemiz artar, daha sakin insanlar oluruz. bizim bir sorunumuz varsa bu konuda olsa olsa bu birliktelik sonucu doğabilecek çocuğun durumudur. ancak bunu dert edebiliriz. öyleyse meselemiz sağlık.
bak, gördün mü; işi yarrak kürek ayyy iğreeeaaanncten alıp bilime getirerek nasıl da yükselttik seviyeyi. iğrenççiler nasıl minik görünüyor buradan bakınca, değil mi? evet.
bu kısmı şöylece atlıyoruz:
akraba evliliği, evlenecek kişiler arasında kan bağı olması durumudur. kişiler arasındaki yakınlık derecesine gore risk artmaktadır. örneğin; 1. derece kuzen evliliği yapmış bir çift (teyze, amca, hala, dayı çocukları gibi), 2. derece kuzen evliliği (kardeş torunları arasındaki evlilikler gibi) yapmış bir çifte göre.daha fazla kalıtsal hastalıklı çocuk sahibi olma riski taşır.
akraba evliliklerinin çok sık olduğu ülkemizde genetik danışmanlığın önemi tartışılamaz. otozomal resesif kalıtılan birçok hastalıkta eş akrabalığı rol oynamaktadır. bu nedenle aralarında akrabalık bulunan çiftlerin sözkonusu hastalıklar yönünden risklerinin belirlenmesi amacıyla genetik danışma almaları gereklidir.
kaynak: http://www.mikrogenlab.net/mikrogen-21-159
şahsen akraba evliliği olsun-olmasın çocuk yapmaya karar verilmişse genetik danışma alınması gerektiğini düşünüyorum. sonuçta akraba evliliğinden dünyaya gelen çocuğun sakat doğması ihtimali akraba olmayan çiftlerinkinden yüksek olduğu için büyük olarak nitelendiriliyor. şöyle ki:
genel toplumda doğan her 100 çocuktan 2sinde herhangi bir nedene bağlı olarak doğuştan bir anomali saptanırken, akraba evlilikleri yapan çiftlerde bu risk yaklaşık iki kat oranında artmaktadır ki; bu oran genetik hastalıklar için oldukça artmış bir risktir.
kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/akraba_evliliği
gerzek edition: genelde 100 çocuktan 2si, akraba evliliğinde 100 çocuktan 5i falan. %95 sağlıklı.
şimdi size o %5lik(akraba) olsun, %2lik(genel) olsun, o küçük ihtimallerin büyük sorunundan bahsedeyim azıcık da. sabret, bitiyor lan.
amcamın kızı erkek arkadaşıyla ayrıldıktan sonra birçok kadının yaptığı gibi ayrılığın kendisine koymadığını göstermek istedi. var böyle dengesiz bir geçiş dönemi, biliyorsun. biliyorsun, biliyorsun, bırak şimdi göt ayağı yapmayı. işte bu geçiş döneminde yapabileceği en büyük eşekliği yaptı. teyzesinin oğlu ile evlendi. elimin altında kim var diye bakarken gördüğü ilk insanla evlendi.ne dedilerse vazgeçmedi. evlendikten sonra bir yıl geçmedi ki ilk çocuğu dünyaya geldi. zihinsel engelli. bir test varmış o zamanlarda da . yaptırmamışlar. ikinci çocukta risk çok daha yüksekken(%25 yamulmuyorsam) gayet sağlıklı doğdu. evet, ilk çocuğun sakat doğması üzerine ikinci çocuğu da yaptılar
anne-baba ayrıldı. küçüğü annesiyle kalıyor. büyüğü ya babaannesinde, ya anneannesinde. küçüğü pek akıllı. büyüğü tuvaletini yapıp, yemeğini yiyemiyor. küçüğü gezmeyi seviyor. büyüğünü her zaman evden dışarı çıkartamıyorlar. genellikle sakin değil. sakin olduğu zamanların da pek iyi olduğu söylenemez. zira ilaç veriyorlar.
görseniz değil %5, %0.0005 bile olsa bu riski almazsınız, bu yüzden çocuk bile yapmazsınız belki. değil ki akraba evliliği. inanın bana 18ine gelmiş genç kızınızın büyük-küçük tuvaletini altına yapması, insanların ona tuhaf tuhaf bakması kadar sizi tüketen bir şey olamaz. neredeyse 20 yıl bile geçse bile kendinizi affetmezsiniz,
diyorum ve maddi imkanlarım el verdiğince çocuk yapacağımı belirtiyorum. demirden korksak, trene binmezdik.