gün içerisinde hizmet vermek zorunda olduğum ve beni anlamamakta ısrar eden anlayışsız, isteklerini tam olarak anlatamayan,, anlatamadığı isteğini karşılamamı bekleyen ve benim bunu yapamadığımı düşünüp sinir olan amcanın bana 'senin ilkokul öğretmenin kimdi?' diye çıkışmasının ardından kafamda çakan düşüncedir.
'hatırlmamıyorum!' cevabını verdim.
amca daha da sinirlendi. 'böyle kutsal bir meslek hakkında böyle konuşamazsın. insan ilkokul öğretmenini hatırlamaz mı?' dedi
'demek ki hatırlamaya değer bulmamışım birçok öğretmenimi...' cevabımla birlikte amcam daha da bir dellendi. söve söve döndü arkasını çıktı kapıdan.
babacım 'öğretmenlik çok önemli bir meslektir.' dersin, anlarım. 'öğretmenlik zor bir meslektir.' dersin, anlarım.
tamam bir sınıfta bazen 30 kişiyi, bazen 50 kişiyi zaptetmeye çalışıyorlar. sabahtan akşama kadar anlata anlata bitiremiyorlar konuları. bu yüzden mi kutsal ki?
koca yaz boyunca tatil yapanlar da öğretmenler değil mi? bayramlarda, seyranlarda izinli olanlar, okuldan geriye kalan zamanlarda özel ders verip köşeyi dönenler, dersanelerde ek iş bulanlar da onlar değil mi? kimi zaman öğrencilere kızan, kimi zaman söven, kimi zaman dövenler de olmuyor mu?
bir iş yapıyorlar ve bunun karşılığını para+izin olarak almıyorlar mı?
o zaman ben bunda kutsal olan bir taraf göremiyorum.