şirk dini

entry18 galeri
    3.
  1. tipik bir vehhabi görüşüdür. tasavvufa şirk demek... tasavvufun ne olduğundan habersizdir, kulaktan dolma bilgilerle ahkam keser. olur olmaz her alanda mantık yürütür. ve sonra iş nereye varır, görmek isterseniz, ilk yorumu takip eden yorumları okuyun derim... öyle ya, eğer şeyh, "ikinci allah" ise, peygamber niye değil? o da allah ile senin aranda?

    eğer karşılığında demogoji yapılmayacaksa, ben biraz anlatmak isterim. yalnız, öncelikle anlamadığım konular var: ben maddeci olmayı anlarım. akılcı olmayı anlarım. ama hem maddeci hem ruhçu veya hem akılcı hem ruhçu olmayı anlamam... böye bir şey nasıl olur: hem müslüman hem hristiyan olunur mu? hem üçgen hem dörtgen olunur mu? bunun gibi hem maddeci hem ruhçu da olunmaz... işte selefi/vehhabi dediğimiz kümenin hezeyanı; bu olmazı oldurmaya çalışıyorlar...

    öyle ya, islamın başlangıç prensibi, ruhtur, imandır. bu işin maddeyle, ne akılla ilgisi var. bir adam çıkmış karşına: "allah vardır ve ben onun peygamberiyim" demiş ve sen bua inanıyorsun... istersen inanma; ama doğru söyleyip söylemediğini akıl yoluyla bilemezsin, maddeci çerçeve içinde patlayamazsın. ne yapabilirsin? iman edebilirsin... demek ki daha en başından ruhçu bir yola girdin... ee, bundan sonra o yoldan çıkıp madddeci bir yola geçmen mi icap eder?

    vehhabileri bu olmazı oldurmaya çalışan, maddecilik ile ruhçuluk arasında kalmış bir boşuna arayış çilesidir. onlar, bir ruhları olduğunun bile farkında değillerdir; yoksa niye tasavvufu inkar etsinler. sadace şeriatın dışyüzden kaba killerini ezberlemekle işin içinden çıkıverirler. islam onara göre bir otur kalk emirnamesidir. allah kendini insanlara bildiremez (peygambere bildirmiş ama, o sayılmaz!), sadece bir takım emirler gönderir. "otur", otur, "kalk", kalk...

    tasavvuf nedir tasavvuf? ruhu, nefsin esaretinden arındırmanın yolu... nereye çıkar bu yol? allah'a... nefsin elinde ruh, ışık vermeyen kandil gibidir. nefsten arınınca allah'ın sanatını bilir ve tanımaya başlar... nefs allah'ı tanımaz. nefs kafirdir. nefs dünyayı tanır. nefs dünya zevkleriyle mutludur. ötelerde gözü yoktur.

    ötelere göz dikebilecek olan ruhtur. çünkü öteler ruhun vatanıdır zaten. ruh, sonsuzluktan gelmiştir, sonsuzluğa dönecektir. "her nefs ölümü tadacaktır". ama ruh ölümsüzdür, baki kalacaktır. ruhun, nefsin tasallutundan kurtulması gerekir ki, ötelere yol bulsun ve allah'ı bilip tanısın... yoksa iş kabukta kalmak olur. allah bir varlık değil, bir kavram olur; gerçek olup olmadığı eşit derecede mümkün... ibadetler, mesela namaz, rubai okuyup cimnastik yapmak olur. halbuki tasavvuf erbabının ibadeti de başkadır, ilahi sanata dair bilgisi de...

    şmdi şöyle düşünün: bir adam gelmiş karşınıza ki, size nefsin esaretinden kurtumalmanın ve ruhunuzu arındırmanın, yükselmenin, olgunlaşmanın ve tek kelimeyle "hakiki insan" olmanın yolunu öğretiyor. siz de çıkıp diyorsunuz ki: hayır kardeşim, öğretemezin, ben yoksa şirke girerim... şimdi bu vehhabilerin yaptıkları bu...

    niye öğretemesin ki... her ilim, o ilmin üstadıyla öğrenilir. arşimed, suyun kaldırma kuvvetini öğretirken bizi şirke sokmuyordur, tam aksine allah'ın sanatına dair bir sır kapısı aralıyordur. goethe, bizi edebiyatın doruklarına çıkarırken, bizi şirke düşürmüyordur; tam aksine, dindışı idrak basamaından, imanın zevkine vardırıyordur. aynı şekilde; abdülkadir-i geylani, şah-ı nakşibendi, hacı bektaş-ı veli gibi büyükleri bize allah bilgisinin kendilerine açılan yönlerini öğretirken bizi niye şirke soksun?

    birisinin bize tabiat bilimlerini öğretmesi şirk değil, zihin bilimlerini öğretmesi şirk değil, ama ruh bilgisini öğretmesi şirk, öyle mi?

    bu vehhabiler bu kafada adamlar işte...
    0 ...