1) konuyla ilgili t.c.'nin bütün belgeleri incelemeye ve tartışmaya açtığı külliyen yalandır. araştırmaya kalkarsanız konuyla ilgili birçok belgeye ulaşamazsınız, diğerlerine ulaşmanız da uzun ve zor müsaade süreçlerinin nihayetine bağlıdır.
2) sayı önemli değildir, öbür yandan sadece kayseri ve çevresindeki 21 ermeni kilisesinin cemaatinin nereye gittiğini merak etmemiz de gereklidir. balkan göçlerini yaşamış insanların torunları, memleket bildikleri, yüzyıllarca yaşadıkları toprakları bırakıp gitmenin nasıl bir acı olduğunu herhalde herkesten daha iyi bilirler, bir de bu göç yoluna süngü zoruyla çıkıldıysa...
3) osmanlı kayıtlarına göre, 1. dünya savaşı evvelinde doğu anadolu'da yaşayan 3 milyona yakın hristiyana ne olmuştur?.. yine osmanlı kayıtlarına göre, sadece "amele taburlari"nda 600,000'den fazla ermeni erkeğinin (kayıtlardaki kelimeyi kullanırsam) "telef" olduğunu biliyoruz. amele taburlarıyla calisma kamplari arasındaki fark nedir?
4) cumhuriyet hükümeti, 1934 dersim kanunu'ndan beri, aynı bölgede "ilkel" dediği kürt nüfusuna karşı belirli dönemlerde fiziki mevcudiyetlerini yoketmeye varan bir asimilasyon politikası izlemektedir. 1938'de dersim dağlarında neler olduğunu cidden bilenimiz var mıdır? en son konuştuğum bir arkadaş, bütün özgüveni ve cesaretiyle bunun dinci bir ayaklanma olduğunu ve bastırıldığını söylemişti... bölge nüfusunun ve bu olaylar sırasında katledilenlerin büyük çoğunluğu alevi idi (bkz: dersim jenosidi). nedense, konular hakkında pek bir şey bilmeden atıp tutmayı, kulaktan dolma bilgilerle üretilmiş güdük fikirleri telaffuz etmeyi, hatta cansiperane savunmayı çok seviyoruz... ama lütfen, önce bilelim, bilelim ki karşımızdakine söyleyebilecek sağlam argümanlarımız olsun. neden bilmekten bu kadar çekiniyoruz?.. yoksa nihayetinde öğrenebileceklerimizin hoşumuza gitmeyeceğinin gizliden gizliye farkında olduğumuzdan mı?..
5) son 150 yılda, osmanli'da, ardından da turkiye'de modern/-ist fikirlerin yerleştirilmesi gayet tepeden inme ve hatta faşizanca olmuştur. bunun sonucunda çok kan ve gözyaşı dökülmüştür, bütün balkanlar ve ortadoğu'da olduğu gibi, nüfusu homojenleştirme çabalarımızın sonuçlarıyla şu anda yüzleşiyor olmamıza rağmen, bu çabaların kullandığı araçlarla neden yüzleşmeyi red ettiğimizi anlamakta güçlük çekiyorum.
silkinip uyanmamızın vakti geldi; tek mağdur, tek mazlum, tek mert, tek saf, tek gururlu biz değiliz ve değildik, ayrıca bu topraklarda yalnız da değildik...
evet, orhan pamuk'un bunu söylemesi gerekliydi, birisinin uyanmamız için yüzümüze bu tokatı atması lazımdı ve bu tokatı atmak etrafıyla ilgilenen, öğrenen ve düşünen, vatanperver her insanın en temel mesuliyetidir.