gecenin sonuna yolculuk

entry24 galeri
    6.
  1. voyage au bout de la nuit
    Hakan Günday'ın sayesinde okuduğum naçizane romanlardan bir tanesidir. Günday'ın kitaplarını okuyanlar bilir Louis Ferdinand Celine 'nin kitaplara etkisi olduğunu göreceksiniz.
    Ayrıca charles bukowski'nin de sevdigi ve tavsiye ettigi kitaplar listesinde bulunan eser.

    "sonuçta varoluşun neden olduğu en büyük yorgunluk belki de insanın yirmi yıl, kırk yıl boyunca, hatta daha bile uzun süre, aklı başında kalmak için harcadığı o olanüstü çabadır, basitçe, derinden kendi, yani tiksindirici, dehşetengiz, saçma olmamak uğruna. baştan veri olarak elimize tutuşturulan şu aksak ikinci sınıf insanı, sabahtan akşama kadar hep küçük evrensel ideal, birinci sınıf bir insan olarak sunmak zorunda kalmamız ne de büyük kabus."

    "ah şu çekip gitme isteği yok mu: uyuyabilmek için! öncelikle! ve eğer uyumak için çekip gitme olanağıgerçekten kalmadıysa, yaşama isteği de kendiliğinden kaybolur zaten. çünkü yaşamaya devam ettiğimiz sürece alayı arıyormuş gibi yapmak gerekecek."

    “bu dünyada zamanımızı birbirimizi öldürerek ya da birbirimize taparak geçiririz. ‘senden nefret ediyorum. sana tapıyorum.’ yol almaya devam ederiz; depoyu doldurur, sonra yeniden doldururuz; kendimizi var kılmak en büyük zevklerdenmişçesine, her şey söylenip her şey yapıldıktan sonra bu bizi ölümsüz kılacakmışçasına, azgınlıkla ve bedelsiz olarak kendi ömrümüz içinde bir sonraki yüzyılın iki ayaklısına dönüşürüz. öyle ya da böyle, öpüşmek de kaşınmak kadar kaçınılmazdır.”

    “gelecekten söz edenler alçaktır. önemli olan şimdidir. gelecek kuşaklardan söz etmek kurtçuklara nutuk çekmektir.”

    “işçilerin bu leş gibi yağ kokusuna, genzi yakan ve kulak zarlarınıza içeriden saldıran bu buhara sonsuza kadar son vermek yerine, onlara mümkün olan tüm hazları verme niyetiyle makinelerin üstüne eğildiğini ve art arda civataları ayarladıklarını görmek mide bulandırıcıydı. boyun eğmiş olmaları bir utanç değildi. gürültüye bir savaşa teslim olur gibi teslim olursunuz. makinenin başında kendinizi kafanızın üstünde dingildeyen üç düşünceye bırakırsınız ve bu sonunuz olur.”

    "belki yaş da, o hain de ekleniyordur bunlara ve bizi beterin beteriyle tehdit ediyordur. yaşamı dans ettirecek kadar müziğimiz kalmamıştır içimizde, işte bu. tüm gençlik daha şimdiden dünyanın öbür ucunda gerçeğin sessizliğinde ölüvermiştir. peki dışarıda nereye gidilebilir ki, soruyorum size, içinizde yeterli miktarda çılgınlık kalmamışsa? gerçek, bitmek bilmeyen bir can çekişmedir. bu dünyanın gerçeği ölümdür. seçim yapmak gerek, ya ölmek ya da yalan söylemek. bense asla kendimi öldüremedim."

    '' her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır. özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derecede hırt olduklarını, asla anlayamadan gebermektir. bizler, mezarın önüne geldiğimizde, boşuna şaklabanlık yapmaya kalkışmamalıyız, öte yandan, unutmamalıyız da, tek sözcüğünü bile değiştirmeden her şeyi anlatmalıyız. insanlarda gördüğümüz ne kadar kokuşmuşluk varsa, hepsini, sonra da, yerimizi sıradakine bırakıp, uslu uslu inmeliyiz deliğin içine... ''

    "insanlar o boktan anılarından, çektikleri sıkıntılardan bir türlü vazgeçmek istemezler ve ne yaparsanız yapın bunun dışına çıkmalarını sağlayamazsınız. ruhlarını böyle oyalarlar. bugün yaşadıkları haksızlıklardan intikam almak için geleceği bokla sıvamaya uğraşırlar kendi içlerinin derinliklerinde. hem adil hem de ödlektirler aslında. doğaları budur"

    "zaten belli sayıda başarısızlık geçirdikten sonra hepimiz birbirimize benzemeye başlarız. büyük bozgunun toplu mezarlarında en yüksek not ortalamasını tutturan tıp mezunu, roma’da staj yapma ödülüne layık görülen konservatuvar birincisiyle aynı muameleyi görür."

    "gecenin sonuna yolculuk, son iki yüz senedir yazılmış en iyi romandır."
    Charles bukowski

    "Kanla ve özdeyişlerle yazan, okunmak değil, ezberlenmek ister."
    Friedrich Nietzsche
    2 ...