en sonunda dayanamayıp aşka meşke artık tamamen sardıran, yetmişinci bölümüyle sıçış dönemini başlatmış olan dizi.
kuzey gözünü seveyim sesli gülme. bak boyun var posun var kezbanlar beğeniyor seni. karizman var ama o iğrenç gülüşü yaptığın an karizmadan eser kalmıyor haberin ola. zaten fiziki görünüşün haricinde karizmatik de değilsin.
güneye gelince. dizinin hırslı, zeki, başarılı adamı olarak bize yutturulan güney. evet senaryoda böyle yansıtılmış madem böyle bir karakter yarattınız, sundunuz önümüze alın izleyin oke. aklıyla ön plana çıkan, tehlikeli bir adam işte böyle olur felan yok canım. koskoca güney tekinoğlu aylar süren evliliği süresince arkayı sağlama almaz. holdingden kapı dışarı olmasının banunun iki çift lafına bakacağını kestiremez mi. kestiremezmiş. banu kapına gelir, sözleşme imzalatmak ister, güney direk bağırır, çağırır. son derece zeki, başarılı bir karakter analizi o şekil olmaz. sonra da kuzey sinirlerine hakim olamayan aklıyla hareket edemeyen ama güney mantığıyla hareket eden iki zıt kardeş diye tanıtılır. hadi oradan birbirinin aynısı işte. sadece güneyi daha da kötü karaktere dönüştürmek isteyen senaristler bu işin biraz bokunu çıkardı. para insanı o kadar da değiştirmez yahu.
bir önceki bölümde güneyi morartma sahnesi güzeldi gerçekten. çoğu kişinin de hoşuna gitmiştir eminim. ben üzüldüm. üzülmek için hisetmek anlamak gerek sanırım. kısık ses tonuyla "sizi polise şikayet ederim" deyişinin o trajikomik halini anlamak gerek. kaybetmenin bize yansıtılabilecek işte o en hassas can alıcı halini. ve gerçekçi. seviyorum bu adamı o ayrı ilk bölümlerdeki halini tabi. çakma delikanlı kekeme kuzey kadar itici bir herif değil en azından. gerçi bu güney akıllanmıyor yine götlük(ler) peşinde o da senaristlerin suçu. bu adam böyle değildi. yürü lan güney! falan
şimdi dikkatimi çeken ayrı bir husus da senaristlerin sadece "güney" karekterini kötü adam olarak saymaları. klasik filmlerin eninde sonunda iyiler siker kötüler kaybeder muhabbetine sardırcaklarsa eğer bunu bir düşünüp tartmalılar. bir önceki bölümde güneye karşı kazananlar yine kötüler. yani kötünün kötüye karşı kazanması. üstelik de güney kendi gayretiyle yukarılara tırmanan bir "kötü" iken diğerleri baba parasıyla yukarıda yer alan "kötü" karakterler. belki gerçekçilik payı istemiş olabilirler. yalnız sırf kendi çabasıyla ve hırsıyla bu kadar yukarılara yükselmiş bir adamın bir anda sıfıra çöküşü hiçbir zaman gerçekçi olamaz. kaybetse bile tamamen kaybetmez.
bir de son bölümde cemrenin artık iticileşmenin doruklarına vardığı dizidir. sanırsın ki cemre erkek olan taraf, kuzey de tavlanmak üzere olan ama naz yapan kutsal bakire genç kız. baydınız tek kelimeyle. ulan adam kör olacak kadar aşık olsa zaten gözü ana bacı gardaş görmez sonuna kadar yürür. ayrıca delikanlılık öyle olmaz. ya çok seviyorsundur gözün görmüyordur bütün engelleri acımasızca çiğnersin. ya da çok onurlusundur götün teki olduğunu bilsen bile bir abiyi hiçe saymak istemiyorsundur. o zaman bu işi ne olursa olsun adam gibi bitirir çekersin. öyle koy yan cebime lazım olurlarla delikanlılık olmaz.
diğer karekterlere girmeye pek gerek yok zaten son bölümle birlikte dizinin kuzey güneyden, kuzey cemreye geçişiyle beraber diğer oyunculara ortalama otuz-otuz beş saniyeşerlik sahne ayırmışlar. o da prosedür gereği olsun gibi bir izlenim bırakmış.