ifade özgürlüğünü tartışalım. Bu büyük bir gerekliliktir.
Ancak buna kalkışacak insanların herşeyden önce, "fikir", "ifade etme", "hakaret" ve "özgürlük" kavranlarını iyi çözümlemiş olmaları gerekmektedir. Zira burada "kendini mağdur konumunda gören insanların" hepsi, düşüncelerini çağdaş, saygılı, zengin ve güçlü bir dille anlatabilme olgunluğuna sahip, fikir üretebilen geniş ufuklu insanlar "değiller".
Hepimiz biliyoruz ki, bu ülkede gençler, büyük çoğunluğu, hala "ne bakıyorsun" anahtar kelimeleriyle birbiri üzerine yürüyebilen; kendine "lan" denilmesine "karşısındaki insanın canı alabilecek" kadar öfkelenebilen, karşıt görüşlere ve fikirlere karşı tahammül sınırları son derece düşük insanlar.
Bu sebepledir ki, başkalarına her sözü söyleme hakkını kendinde görüp; roller değiştiğinde hiçbir eleştiriyi kabul etmeyip üzerine toz kondurmayarak vahşice sözler sarfedebilen kimseleri ayırmak, bu platformdan elemek, onları ilkokulu yeniden okumaya davet etmek gerekir ki, fikir, düşünce, tasarım, bilgi, birikim ve tecrübe sahibi olup, bunları çağdaş dünyanın saygı ve ifade özgürlükleri çerçevesinde ifade edebilen insanlar burada bunları konuşabilsinler.
Hayatında "bence" diye başlayan hiçbir cümlesi olmamış, kopyala yapıştır yapmadan hiçbir şey paylaşamamış insanlar, bugün kalkıp sosyal paylaşım siteleri üzerinden "ifade özgürlüğü" hususunda nutuklar atmaktalar. Ve asıl savundukları şey, "insanların rahatça, korkmaksızın, huzurla ve inanarak fikir beyan etmeleri değil" savundukları şey " 'kendilerinin' rahatça, korkmaksızın" fikir beyan edebilmeleri. Okuduğum pek çok paylaşımda gördüğüm şey bu. Zira bu toplum onlarca yıldır, "kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter" kalıbı içinde yetişti ve özgürlüğü bu açıdan yorumladı. Sonuçta da, kendi özgürlüğünü genişletip, başkalarının özgürlüklerini daraltmayı bir görev bildi. Dedi ki, "benim özgürlüğüm öyle büyük olsun ki, başkalarının özgürlükleri hemencecik benim özgürlüğümün başladığı yere dayansın ve özgürlüğü bitsin".