Neoliberal islamcılığın icat Ettiği Gelenek: Kutlu Doğum Haftası
Bugünlerde yeni bir geleneğin icadına tanıklık ediyoruz: Kutlu Doğum Haftası. Yaşı yirminin üzerinde olan herkes için bu yeni bir icat. En muhafazakar ailelerden gelenler için bile, Kutlu Doğum Haftası önemli gün ve haftalar ajandasına son yıllarda girdi. 27 Nisan muhtırası olarak bilinen 2007 yılındaki Genelkurmay Bildirisinin en önemli konularından biri oldu. O yıl Diyanet işleri Başkanlığı öncülüğünde 11 binin üzerinde etkinlik düzenlenince Kutlu Doğum Haftasının 23 Nisana alternatif olarak tasarlandığı söylendi.
Bugün kadar dile getirilen itirazların temelinde şu vardı: Dünyada tüm dini bayramlar ve kandiller hicri takvime göre belirlendiği için miladi takvim kullanan Türkiyede bu dini günlerin zamanı her sene değişmekteydi. Muhammed peygamberin doğduğu güne denk geldiği söylenen Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri de 1989da başladı ve hicri takvime göre, Mevlit Kandilinin peşi sıra düzenlendi. Ancak 1994 yılından itibaren, durduk yerde, diğer dini günlerin aksine miladi takvime göre kutlanmaya başladı. Başlangıçta sembolik etkinlikler düzenlense de Kutlu Doğum Haftası AKP iktidarı tarafından hızla kurumsallaştırıldı ve neredeyse resmi bir bayrama dönüştü. Okullardan, işveren örgütlerine ve odalarına, işyerlerinden meydanlara kadar genişledi. Özellikle AKPnin TSKyı iktidarı açısından zararsızlaştırmasının ardından Kutlu Doğum Haftaları için atağa geçildi. Tek bir farkla. Diyanet 2008 yılında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif kutlama olarak gösterilmesi gibi hiç de doğru olmayan bazı değerlendirmelere yol açması gerekçesiyle haftayı yedi gün öne aldı ve 14-20 Nisan ilan ediverdi. Peygamberin doğum günü resmi bir genelge ile bir kez daha değiştirilmiş oldu.
Kutlu Doğum Resmi Gazetede
iş öylesine ciddiyetsiz bir hal aldı ki yıllardır Türkiyede Peygamberin doğum günü yılda iki kere etkinliklere vesile oluyor. Zira yıllardır alışılageldiği üzere Müslümanların bir bölümü Muhammet peygamberin doğum gününde Mevlit kandillerinde buluşuyorlar. Doğum zamanı anlamına gelen Mevlit hicri takvime göre bu sene 3 Şubata denk geldi. Ve iki ay sonra, Nisan ayında bir doğum günü daha ilan edilmiş oldu.
AKP döneminde bu kutlamaların resmi bir törene dönüştürülmesinin en çarpıcı örneğini ise Resmi Gazetenin 13 Şubat 2010 tarihli sayısında yayımlanan bir genelgede bulabiliyoruz. Bu genelgede Kutlu Doğum Haftasının kutlanmasına ilişkin usul ve esaslar tek tek sıralanıyor. 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığının genelgesiyle okullarda Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenlenmesi sağlanıyor. Laik olduğu iddia edilen bir ülkede önce bir dini gün yaratılıyor, sonra bunun tarihi ve kutlanma şekli genelgelerle, yönetmeliklerle, Resmi Gazetede ilan ediliyor.
Geleneğin yeniden icadı
Peygamberin doğumundan 1418 yıl sonra başlayan, yaklaşık 20 yıl sonrasında da devlet eliyle yaygınlaştırılan bir dini gelenek olabilir mi? Bu ilginç durum Marksist tarihçi Eric Hobsbawmun geleneğin icadı kavramını hatırlatıyor. Hobsbawm bu kavramı 19. yüzyılda uluslaşma süreçlerini incelerken kullanıyor. Hobsbawma göre milli olduğu iddia edilen geleneklerin pek çoğu aslında geçmişe dayanmıyor. Aksine bu gelenekler, törenler, ritüeller ve bayramlar, ulus devletlerin oluşum sürecinde, ulusal kimliği yaratmak ve sağlamlaştırmak için icat edilmiş, yani tasarlanmıştı. Sanayi devriminin yarattığı keskin sınıfsal farklılaşmaları bu tasarlanmış ulusal kimlik giysisiyle kapatabilmek, işçi sınıfı saflarından yükselen itirazları bastırabilmek için bu tip icat edilmiş gelenekler oldukça işlevsel olmuştu. Siyasal ve toplumsal yapısının hızla değiştiği bir dönemde, geleneğe yapılan referanslar yoluyla değişimin tedirgin edici ve yıkıcı etkisi gözlerden uzak tutulmak istenmişti.
Bugün yaşananlar Hobsbawmun bu tespitlerini anımsatıyor. Türkiyenin siyasal ve toplumsal yapısı hızla değişirken geleneklerin yenilenmesi, yani yeni köye yeni adet gerekiyor. Zira Cumhuriyet döneminde icat edilen gelenekler bugün egemenlerin birçok sorununu çözemiyor. Örneğin, sosyal devlet mekanizmalarının çözülmesi sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus masalı inandırıcılığını çoktan yitirmesine sebep oldu. Kürt sorunu, homojen bir kitle iddiasını geçersiz kıldı. Doğal olarak, bu vurgularla oluşturulmuş geleneklerin, istikrarı, itaati, denetimi daha başarılı biçimde sağlayan yenileriyle ikame edilmesi gerekli oldu.
Yeni milli günler ve milli din
Kutlu Doğum Haftası da bu ikame sürecinin bir örneği olarak öne çıkıyor. Kutlu Doğum Haftasının ana temaları da değişimin hangi ihtiyaçlardan türediğini gösteriyor. Haftanın geçen seneki ana temasının merhamet olması sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus iddiasının krizine işaret ediyor. Bu seneki soyut kardeşlik teması ise homojen bir kitle olarak ulus iddiasının çöküşüne soyut bir çözüm üretmeye çalışıyor.
AKP iktidarı ve yandaşları eski milli günlerin yerine yenilerinin gelmesini Resmi ideolojiyle mücadele olarak adlandırmayı tercih ediyor. Oysa yaşanan rejimin ideolojik giysisi olan Türk-islam sentezinde islam kısmının ağırlığının artması, böylece sistemin krizlerinin üstünün örtülmesinden başka bir şey değil. 19 Mayıs ve 23 Nisan gibi eski geleneklerin fiilen ilga edilmesi toplum mühendisliğinin sonu olarak sunuluyor ancak bunların yerlerini bunlardan da sert, ayrımcı başka dayatmalar alıyor. Kutlu Doğum Haftasının okullarda resmi olarak kutlanması değil sadece. Cami ve Din Görevlileri Haftasında çocuklar okullardan alınarak camilere götürülüyor. Milli Eğitim gençler için umre organizasyonuna girişiyor.
Bu gelişmeler sadece içeriye yönelik bir tasarruf değil. Hobsbawma göre geleneğin icadının en önemli amaçlarından biri de çevrede yaşayan halklardan ayırt edilmektir. Bu açından Kutlu Doğum Haftası önemli bir işlevi yerine getiriyor. Zira böylesi bir dini hafta sadece Türkiyede var. Bu sene kutlamalarda Başbakan Erdoğan islam aleminin Kutlu Doğum Haftasını kutladı ancak bahsettiği islam alemi içinde bu haftayı kutlayan tek ülke Türkiye. Bu açıdan bu hafta milli bir dini hafta olarak yerleştirilmekte. Deniz Baykaldan aldığı bayrağı düşürmeyen Kemal Kılıçdaroğlu da belki de bu milli bilinçle, geleneğin Diyanet işleri tarafından düzenlenen törenlerine iki yıldır katılıyor.
Protestanlaşma ve piyasalaşma mı?
Aslında adı üstünde bir gün olan doğum gününün bir haftaya yayılması Hıristiyanların Noel yortusuna alternatif bir hafta yaratılmaya çalışıldığı yorumlarının yapılmasına neden oluyor. Özellikle bu haftanın mucitlerinden Fethullah Gülenin kimi ifadeleri bu yorumları destekliyor. Fethullah Gülen Ekim 1991de Sızıntı dergisindeki yazısında şöyle diyor: acaba bu Kutlu Doğum'u ( ) daha içten ve daha ciddî olarak değerlendiremez miyiz? Hz. isa ile alâkalı günler, halkı hıristiyan olsun-olmasın, hemen her ülkede âdetâ neş'e, sevinç kıyametleriyle kutlanır; ( ) her tarafa O'nun adına tebrikler, hediyeler yağar.. ( ) dörtbir yan kandillerle süslenir; çarşı-pazar renklerle-ışıklarla kahkaha atar
Çarşı pazarı coşturan bir hafta tasavvuru, doğal olarak neoliberal islam veya islamın Protestanlaştırılması tartışmalarını da alevlendiriyor. Hıristiyan dinin, kapitalizmle uyumlulaştırılması sürecinin ürünü olan Protestanlık gibi, islamın da kapitalist gelişmeye paralel olarak yaşadığı dönüşümün bir yansıması olarak Kutlu Doğum Haftası örnek veriliyor.
Dini yayınevlerinin yanı sıra kimi marketler bile Kutlu Doğum Haftasına özel indirim kampanyaları ile satışlarını arttırmaya çalışıyor. Umre turları, milyonlarca gül, kitap, kent merkezlerindeki çadırlar, dört bir yanı saran afişler, pankartlar, şaşalı organizasyonlar için harcanan paralar piyasaya can katıyor. Kutlu Doğum Haftasında çocuklara hediyeler alınmasının onlarda peygamber sevgisini arttıracağı nasihat edilerek tüketim kışkırtılıyor. Henüz Hıristiyanlığın Noeli düzeyine ulaşmasa da murat edilenin piyasalara can vermek olduğu Gülen hocaefendinin sözlerinden anlaşılıyor. O'nun adına tebrikler, hediyeler yağar.. ( ); çarşı-pazar renklerle-ışıklarla kahkaha atar..
içeriden de itirazlar var
Aslına bakılırsa konu islamcı/muhafazakar kesimlerin de tamamının içine sinmiş değil. Gülen cemaatinin başını çektiği Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, iktidar desteğiyle birçok tarikatın da katılmasıyla büyüse de hala bazıları için bu hafta tartışmalı bir bidat (yenilik) olarak görülüyor. islamcı şair ismet Özel, Kutlu Doğum Haftasını ve hatta mevlit geleneğini, Hıristiyanlıktaki gibi yortuları bulunmayan islamın Protestanlaşması süreci olarak görüyor. islamcı Cafcaf dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Kasım Gültekin de bu haftayı olumlu bulsa da konuya dair tereddütlerini gizlemiyor ve ismet Özelin bu değerlendirmesini yabana atmamak lazım diyor. Gültekin, Kutlu Doğumda Hıristiyani bir yan gördüğünü söylüyor. Yine aynı çevreden yazar Zeki Bulduk da 27 Nisana yanıt olarak bu haftayı desteklerken Lutheryen (Protestan) bir hal gördüğünü de itiraf ediyor, cemaat.com yazarı Fatih Bilge ise Kutlu Doğum Haftasını resmi bir kutlama olarak daha uzak gördüğünü şöyle anlatıyor: Kandil denildiğinde 'hacı amcalar' zihnimde beliriyor. Kutlu doğum haftası denildiğinde kravatlı, takım elbiseli insanlar. ( ) Ayrıca az önce google'dan baktım, Mevlid Kandili 412.000 defa, Kutlu Doğum Haftası 1.890.000 defa geçiyor. Bu da kutlu doğumun yaygınlaştırılmaya çalışılmasıdır diye düşünüyorum.
Muhafazakar/islamcı kesimin internetteki buluşma noktalarından iHL sözlük gibi tartışma platformlarında Kutlu Doğum Haftasının şöyle gerekçelerle eleştirildiği görülüyor: Peygamber efendimizi gül ile maddileştirip, sembolleştirme hatası, Muhammed peygamberi isa peygambere benzetme çabaları ve doğum günü kutlamasının islamda olmaması, Diyaneti işgal etmiş olan nurcuların işi
Bu kadar tartışmalı bir hafta yukarıdan aşağıya topluma benimsetiliyor. Ana muhalefet partisi kitlelere ulaşma adına devlet tarafından icat edilen bir geleneği destekliyor. Buna karşı itirazlar ise ne güzel eski bayramlarımız vardı ekseninde sıkışıyor ve yaşananları açıklamakta yetersiz kalıyor. Diğer taraftan, baştan aşağı piyasacı, otoriter, dayatmacı ve dışlatıcı yeni bir resmi ideoloji, yeni geleneklerini de yaratarak toplumun dokularına yayılmaya çalışılırken eski de beterdi diye susmaya ve onaylamaya davet edenler, iktidarın kürsülerinden bizi yanlarına çağırıyor. O tarafın gittiği yer belli. ihtiyacımız olan daha yaratıcı ve cüretkar bir yol