tam yapılamadığı iddia edildiği anda dini çökertir.
zira bu durumda iki seçenek vardır:
1) kişi sular seller gibi arapça bilmek zorundadır zira kuran dili arkaik arapçadan bile izler taşır.
2) kişi sular seller gibi arapça öğrenemeyeceği için "bir bilene" güvenerek hareket etmek durumundadır.
ilk şık söz konusu olduğunda insanlar arasında inanılmaz bir adaletsizlik başgöstermiş oluyor. zira insanlar bütün işlerini güçlerini bırakıp arapça öğrenmekle yükümlü oluyorlar. ama arablara bu dil otomatik olarak geliyor. zira internetle beraber kuran mesajı bir kere de olsa bütün insanlığa gitmiş oluyor. o vakitten sonra kişi bu işin üstüne gitmekle yükümlü. yoksa cehennemlik.
yani arapça öğreneceksin. yoksa kuran anlaşılmaz. 7 milyar insanın derdi gücü bu olmalı.
eğer ikinci şık geçerliyse tevhid dini vahdet olgusunu kaybedip aile şirketine dönüşür. allah + bilenler kooperatifi olur. çünkü o "bilen kişilerin" ne kadar bildiği konusunda hiçbir somut referansı olmayacak kişinin. somut referans olarak akıl ortaya konulamaz, zira bu durumda kuran mealden de anlaşılabilir. o zaman bu iddia temelden çürür.
yani bu ikinci şık kişiyi ezbere inanca sevk eder. çünkü arabca öğrenmeye vakti yoktur ama kurana göre inanıp inanmayarak dünya sonrası hayatını belirleyecektir.
ilk şık allahın adaletini yerle yeksan eder; ikinci şık kurandaki "aklı kullanma" kıstasını tamamen çöpe atar.