Çevirmenlik, kullanılan dili iyi konuşmak ya da yazmaktan öte beceriler ister. Bir çevirmen kullandığı ve tercüme ettiği dillerin kültürlerine de hakim olmak durumundadır. Teknik çevirileri kenara koyacak olursak, özellikle nesir çevirilerinde tercüme edilen dilin kullanım özellikleri önem arz eder. Sokak ağzı ile yazılmış bir romanda resmi bir dil ile çeviri yapıldığında komik durumlara düşülebilir. Kitap çevirmenlerinin başarısı, tercüme ediyor oldukları yazınların okunurluğunu arttırır. Yabancı dilde bir kitabı almadan önce çevirmenini tanımak ve daha önceki işlerine bakmak o kitabı okumadan önce zaman kazanmanızı sağlar. Çevirmenler de bol bol okuyan kimselerdir ki dağarcıklarını her daim güncel tutarlar.
Kitap çevirmenliğinin yanında bir de eşzamanlı çevirmenlik vardır. (bkz: simultane tercümanlık) Anlık olarak söylenenleri başka veya ana dile çevirme işidir. Yazın çevirisinden kat be kat ağır olan bu çevirmenlikte tercümanın daha özel becerilere ihtiyacı vardır. Muhakeme, algı, karşılaştırma vb. konularda üst düzey bir seviyede olmak icap eder. Bu işin ağırlığı ise tamamen kafa ile ilgili olmasındadır. Sahnede konuşan her bir kişi için çevirmen o sayı kadar çeviri yapar. Herkes bir kez konuşurken çeviri yapan kişi her biri için ayrı tercümeler yapıyor olur ki, bu durum bir süre sonra kayışın gevşemesine sebep olur.
Özellikle doktora çalışmaları sırasında her öğrencinin bir dönem bulaştığı çevirmenlik meslek olarak yıpratıcı ve meşekkatlidir. Öğrenciler için sadece hakim olunan konu ile ilgili çeviriler yapılırken kaliteli bir çevirmen birden fazla farklı konuda çeviri yapabilir. Bu durum da az önce bahsi geçen kayış gevşemesine bir diğer sebeptir.