çocukluk

entry292 galeri
    135.
  1. her şeyden önce her yere koşarak gitmektir. öyle ya, hemen büyümek lazım, belki koşarsak daha çok büyürüz.

    ufacık şeylere bağıra bağıra ağlamaktır.
    çünkü o güne dek yaşanmış en büyük dert odur. hatta kimse seni anlayamaz, ne kadar acı çektiğini kimseler bilmez.
    e aynı şekilde gülerken de sesli gülmektir. çünkü gülünen şey, her ne ise çok komiktir. zaten öğretmen de güldüğünde hep merak edip demez mi, "bize de söyleyin de hep beraber gülelim" diye. merak eder çünkü, kıskanır. sesli gülmekten utanmamaktır, çocukluk.

    yemek yerken konuşmak dahası ağzını şapırdatmaktır.
    televizyonda kurabiye canavarı kurabiyeleri döke saça yiyorsa ve onları yerken "nam nam nam" diye ses çıkarabiliyorsa, biz de çıkarabiliriz.
    bir de şey var, oyundan geri kalmamak için hızlı hızlı yeyip ağzı tıklım tıklım doldurmaktır ve her defasında anneden "yavaş ye boğulacaksın, kaçmıyor oyun" sözünü işitmektir.

    papatyalardan taç yapmak, susuz gölde su varmış gibi hayal edip balık tutmaktır. ne de olsa vakit boldur ve zaman da zaten geçmek bilmiyordur.

    aileden gizli organize olup denize kaçmaktır. yine aynı organizasyonla bahçelerden erik (ç)almaktır. ama yazıktır, çürüsün mü erikler? tamam sustum. ama bir daha olsa bir daha yapardım, ne yapalım.
    en çok erik yeme yarışması yapıp boğularak ölmekten son anda kurtulmaktır.

    tüm gün oyun oynamaktan yorgun düşüp, akşam televizyon karşısında uyumaktır. sonra baba kucağında odaya giderken, uyuyor numarası yapmaktır. babanın da her defasında -nasıl oluyorsa- bunu anlayıp "numaracı seni" deyişine gülmemek için kendini zor tutmaktır.

    her yeni tanıdığın kişiye sen diye hitap etmektir ama yabancılarla konuşmamaktır. barış manço öyle der çünkü.

    hafta sonu çizgi film izleyebilmek için erkenden kalkmaktır. o da yetmezmiş gibi okul çıkışı da televizyondaki power ranger'a yetişebilmek için eve koşarak gelmek ve önlükle televizyon karşısına oturmaktır.

    karda kaymak, yağmurlu havalarda su birikintilerinin içine zıplamaktır. sonra da anneden azar işitip, anne dayağı yeyip, "anne" diye ağlamaktır.

    bisikletten düşüp ağlamamak, kardeş bisikletten düşünce ortalığı velveleye vermektir.

    köpek ısırdığında, köpeğe "kötü köpek beni çok üzdün" diye şikayette bulunmaktır.

    çimlere korkusuzca uzanmak, salıncakla gökyüzüne çıkmak, ağaçlara tırmanmaktır.

    hepsinden önemlisi, "dünyalar kadar" sevmektir.
    0 ...