sudaki yansımasına vurulup yüzme bilmediğini unutacak kadar kendini kaybeden o mitolojik dangalağın kapıldığı hezeyana bazen istemeden yuvarlanıyoruz. sonra yeteri kadar sevilmediğimizi, hak ettiğimizden çok daha azını aldığımızı filan düşünmeye başlıyoruz. getirisi sadece daha fazla mutsuzluk oluyor. karşısına geçip "ayna ayna söyle bana, benden güzeli var mı dünyada?" diye sorulduğu vakit her defasında "yok, hayır" cevabını veren o aynanın önündeki uzun kuyrukta beklerken o kadar da önemli bir insan olmayabileceğimiz ihtimalini unutuyoruz. sevilmek güzeldir. sevmek de öyle. ama sanırım önce kendimizden kurtulmamız gerekiyor.