ilk buluşma

entry285 galeri video1
    121.
  1. cumartesi sabahı büyük bir keyif ve aynı oranda gerginlikle uyandım. sanki karnımın az biraz üstüne bütün gece boyunca bir fil ara ara gelip oturmuş da oraya bi ağrı bırakmış gibi. üniversiteden beridir aşık olduğum kadınla ilk kez görüşecektim. aslına bakarsak okul kantininde bir kaç kez bakışmayı denemiş fakat şu kesişme işini bir türlü beceremediğimden ya kızcağıza tren muamelesi yapmış ya da hepten görmezden gelmiştim. kızcağızın bu tavrıma anlam veremediği yüzündeki 'napıyo la bu amınkoyim' ifadesinden anlaşılıyordu.

    işte üniversiteden beri aşık olup da naifliğimizden bir türlü açılamadığımız kızla saat 13:00'da taksim burger'ın önünde buluşacaktık.
    annem; -banyoya bi çekyat atalım da orda yaşasın artık, keh keh diye benimle kafa buluyordu. son 2,5 saatimi banyoda geçirdiğimden annemin bile taşak konusu olmuştum.

    yola çıktım. tam da saatinde burger king'in önüne geldi. kucaklayayım diye kollarımı açtım baktım elini uzatmış, hemen toparlanıp elimi uzattım, bu seferde o kolunu açtı, sonra ikimiz de çiftetelliye benzeyen saçma sapan hareketler yapıp selamlaşamadan yürümeye başladık.

    romantik bir planım vardı. birlikte önce bir şeyler içip, oradan o'nu bir lunapark'a götürecektim. aylardan eylül. bir atlı karıncada salınırken o ışıklarla, o'na aşk-ı ilan edecektim. işte bu planın ben amınakoyim.

    istiklal caddesinde yürümeye başlamıştık ki çiçekçi kadın dadandı. -abi alasın güzel ablama bir çiçek, abi alasın güzel ablama bir çiçek dedikçe elim ayağıma karıştı. -tamam ver dedim artık dayanamayarak. çiçeği aldım ve çıkarıp bir on lira verdim. cömert olmak önemlidir bu konuda gençler. tabii benim gibi salak olmayıp 10 lira zannederekten 200 liraya el sallamamak daha da önemlidir. ikisi de kırmızı amk. 200 lira verdiğimi kadın benden önce fark etti yemin ederim. ben, kadının gözündeki ışıktan anladım. hemen toparlanıp -abla! ablağğ! abla yanlış oldu! diye söylenirken kadın parayla beraber hızla uzaklaştı. keşke dedim bari peşinden koşmayaydım. kızın gözünde de tavşan olduk, para da gitti zaten.

    dedim bari gidelim de iki bira içelim. hedefimde rakı masası kurup bir öğle rakısı içmek varsa da o hayal o 200 lirayla beraber uçtu gitti.

    kafe pi'ye oturduk. ucuz mekan. kız içmiyor. acıdı mı ne lan diye düşünüyordum. 'daha param var benim ya' fikrini yerleştirmek istediğimden bira bitmeden yenisini söylüyorum. 4. biradan sonra zaten para kavramı da uçtu gitti. maaşı bıraktım bırakıcam.
    en romantik sesimi takınarak -lunapark'a gidelim mi dedim. meğer lunaparkı çok severmiş. işte şimdi götü kurtarıyorum dedim.

    lunaparktayız. ne enteresan yer lan burası diye mal mal bakınıyorumdum ki etrafa,- çarpışan arabalara binelim dedi. dedim binelim pamuğum, binelim gülüm. gülüm demişken arada bi kesiyorum aldığım çiçeği elinden hiç bırakmıyor, kendi kendime -neyse lan o kadar da kötü gitmiyor diye düşünüyorum.

    çarpışan arabalarda alkollü sürücü dehşeti sergiledim. seda'ya (müstakbel sevgilime yani) bir iki hafif çarpmadan sonra hızımı alamayarak önce köşelere, sonra da annesiyle binmiş beş yaşında bir çocuğun arabasına bir koydum ki teyzenin burnu kanadı.

    artık dedim son kozumu oynayacağım. bitiyorum. okeye dönüyorum. atlı karıncaya zar zor bilet aldım. neymiş efendim iki kişi için çalıştıramazlarmış. cüzdandaki soteden bi yirmilik uzattım çalıştırdı lavuk istemeye istemeye. atlı karıncaya bindik, dönmeye başladık. sindrella'nın balkabağından arabasına yanyana oturduk. o bana bakıyor ben o'na. havada bir esinti var, ılık; dolunay, bir mum gibi ışık veriyor, incecik. insanları unuttum, söyleyeceğim sözleri de. sözleri de insanları da boş verdim. dönüp dudağına küçücük bir buse konduracağım. kararım bu artık. döndüm, sol elimi dizine, sağ elimi yanağına koydum. o an elime sıcacık bir şey bulaştı. gayr-ı ihtiyari elime bakıyordum ki seda çırpınmaya başladı. kesik kesik bağırıyordu seda: -üstüme kustu! inanmıyorum. üstüme kustu! sonra seda bana dönüp bir şeyler diyecek ti ki öğürmeye başladı. resmen hayatta midesini bulandırdığım bir kadın vardı artık. tutamadı kendini o da kustu. sonra hayal meyal bir kaç görüntü hatırlıyorum. yirmilik verdiğim operatör lavuk koşarak yanımıza geldi, iğrenerek benim gömleğime, seda'nın saçlarına baktı.

    -abi dedim bi yirmilik daha veririm, idare et
    -lan siz... ne iğrenç... hağok... höğğk...

    can havliyle kusmuktan kaçarken adamın yüzüne çiçek demetini uzattım. ve anladım ki alkollüyken lunaparka gidilmezmiş.
    seda'ya nasıl bir tramva yaşattıysam iki hafta sonra nişanlandı. ben de artık sadece evde içiyorum.
    0 ...