şimdi şöyle, aslında başlık biraz eksik, zira ikimiz de bisiklet sürüyorduk ve birbirimize girdik.
12, bilemedin 13 yaşındayken bir kızdan hoşlanıyordum. kızı görünce altın görmüş mario gibi seviniyor, onu etkileyebilmek için şu anda bile hatırlayınca yüzümün kızardığı davranışlar sergiliyordum. gel zaman git zaman, kız bir gün yanıma geldi:
+ şey, yarın arkadaşlarımla bisiklet turu yapacaktık; fakat gelemeyeceklerini söylediler. ama ben yarın gezmek istiyorum. müsaitsen gelebilirsin.
- olur tabi ya, gelirim. ne zaman?
ertesi gün oldu, tertemiz bir havada bisiklet sürmeye başladık. o sürekli önüme geçiyordu ve hiç yan yana gelemiyorduk. ben de çocukluğun verdiği gazla benim bisikletin ön tekeriyle onun arka tekerine vuruyor, birazcık dengesini bozuyordum. kendimce kur yapıyordum herhalde, kafama sıçayım. en sonunda biraz fazla abartmışım herhalde, kızın bisiklet biraz olsun bana döndü, ben de allah ne verdiyse girdim onun bisiklete.
yere yuvarlandık. kız altımda kalmıştı; fakat o zamanlar horoz daha ötmeye başlamadığı için hiçbir cinsi çağrışım olmadı bende, hoşlandığım kıza yakın olmanın verdiği mutluluğu yaşıyordum sadece. kalktık, zinciri atmıştı, "yapabilir misin dedi?", yapmazsam önüme oturacağını düşünerek "hayır" dedim. "ama istersen önüme otur, beraber benim bisikletle gideriz, sonra ben döner, senin bisikleti getiririm" dedim.
oturdu, hayatımın en mutlu anlarından birini yaşadığımdan habersiz bir şekilde bisikleti sürmeye başladım. önümde oturuyordu. saçları burnuma giriyordu. şimdiki aklım olsa öyle bir durumda elini beline dolar, öper, kokusunu içime çekerdim. ama yapmadım. iyi ki de yapmamışım aslında, belki çocuktum ama; en saf aşkı, maddi şeylerden arınmış olan hissi bisiklet sürerken hissetmiştim. o günden beri ne zaman zincirim atsa, o an aklıma gelir, gülümserim.