eeee her deyimin bi hikayesi olduğu gibi bu deyimin de bir hikayesi mevcuttur..*
zamanın birinde bi çömlekçi ve çömlekçinin d bi çırağı varmış...bu çırak olucak zat bi gün ustaya şöle demiş:
-usta usta can usta..ben senden alıcağımı aldım..öğreneceğimi öğrendim ben başıma alıp gidecem kendi dükkanımı açıcam parayı kırıcam....der
usta da ne desin...
-sen bilirsin evladım...yolun ve bahtın açık olsun..der ve çırağını yollar..
günler geçer...çırak çömlekleri yapar yapaar..ama bi sorun vardır..çömlekler dağılmaktadır...eline aldığı gibi parçalanıp dökülmektedir...dolayısıyla işler istediği gibi gitmemektedir...bunun üzerine çağresiz ustanın kapısını çalar..ustam der canım ustam...böle böle...yaptım ettim olmadı...medet et...noluyo benim çöleklere..
usta bakar şöle yan yan... *..nese bak evlat der..ve eline çaumuru alır...başlar çevirmeye şekillendirmeye..çırak bakar...kendininkinden hiç bir fark yoktur... usta der ben de aynı böle yapıyorum..usta bakar...hiç bişe demez..
usta şekil verdikce çömlekte kabarcıklar çıkmaya başlar..tıpkı çırakta olduğu gibi..ama usta kabarcık kaçırmıyordur...oluşan kabarcıklara bir PÜFF yapıp patlatıyordur...
ve usta ana fikre gelir...
sen... der
ey gafil çırak sen...bu kabarcıkları PÜFF diye patlatıyo musun...çırak boş boş bakar...
işte evlat der usta...bu kabarcıkları püff die patlatmazsan yaptığın iş boşa gider..PÜFF DiYE PATLATACAKSIN DER...
böylece püf püf diye püf noktası deyimi ortaya çıkar...