Üç iklim ve beş sabah geçtikten sonra
Uzak bir gülüş ve bakışlarınla intihar süsü verilmiş o gamze
her yüzde gördüğüm ikilem mi yoksa kördüğüm mü? (sonra da benzese benzese sen-sizlik ancak bu kadar olur diyorum kendi kendime.)
Yaraya sorsan hem ot hem od ikisi arasında kararsız
Tarifsiz acılara"bulanık" rolünü uygun gördüğüm bir sırada
izini kaybetmiş bir düş karşıma dikildi ki sorma,
(ona bundan sonra düşizim dedim...)
Dördüncü iklim ve altıncı gecenin yedinci sabahında
Kırık bir türkü dolanmış dilime Macurlardan kalma
Ucunda yanık hasret kokusu
Islık makamında o korkak kuşku hani karanlık sokakta çaldığım(arkamdaki hain gölgeler hepsi birer puşttu)
Kırlangıç sürüsü, kumru sıcaklığı öyle olmalı dediğim kadınım
Hadi göç etmeden muhacir duruşu bu iz sürüşler,
Tutuklu ellerimdeki"Yaren"özgür, çözün beni çabuk!
Yazamıyorum artık, sana dair özlemle dolu bir mektup
Benim yerime; volta, duvar, demir parmaklık arasındaki küf kokusu
Henüz sorgusu tamamlanmamış kirli sakallı Sait Faik
Ve mahlası kayıp şair şunları kadere yazgı diye yazdı
"Geç kaldın"demeye daha çok var, Eylül."