zaman geçtikçe azalabilen bir duygu. bakışların birbirinden kaçtığı, bedenlerin birbirine değip geçtiği, sözlerin uçtuğu, yazılanların unutulduğu, doğru olduğuna inanılan sözlere güvenerek girilen her yolun bir yalana çıkabildiği görüldükten sonra, yeni bir yerde, yeni bir yüze bakarken, ne kadar itiraf edemeseniz de tedirginliğinizi, fazlaca güvenmek isteseniz de, hep biraz temkinli olmaya çağırır insanı tecrübeler. herkesi kendiniz gibi bilmek artık neredeyse saflık olarak algılanırken ve gittikçe zorlaşıyorken, "sen yine de tedbirli ol" ya da "güvenmemeli hemen" benzeri cümleleri kulağınız artık daha çok işitirken, yavaş yavaş bir tedbirli olma halini giyinirsiniz üzerinize. canım yanabilir korkusu, sizi kendinizi bırakmaktan alıkoyar.
yine de güven duymaya meyilli bir yanınız varsa, üzerinizde iyi durmaz güvensizlik. güvenilmez havalarda kalın giyindiğiniz gibi üzerinize duygusal geçirgenliği olmayan bir zırh geçirilmiş halde, sürekli bir güven eksikliğiyle de çıkamazsınız insanların karşısına. gözlerine bakar, sözlerini dinler, belki ellerini tutarsınız. "güvenmeseydin keşke hemen" ya da "ben demiştim" sözlerini duymak olsa bile sonunda, bile isteye güvenirsiniz yine ve yeniden. güveniniz yerle bir olduğundaysa, artık yorulmuş kalbiniz yeni bir suçlu bulmaya yeltenemez, döner kendinde bulur suçu. "belki onlar değildi, bendim kendime bunu yapan" dersiniz nihayetinde... "belki de kendi hislerim hep beni yaralayan..."